Karanlık keskin değildir. Sanıldığının aksine yumuşacıktır. Karanlık gece yumuşak yastıklar ile dinlendirir. Eylemsizlik bir yumuşaklık içerir. Ancak uykudaki biri gündüzüne ne inşa etmiş olacak? Yumuşacık yastık ve hüznün gündüzü arasındaki en mantıklı seçim nedir? Tüm bilgeler hüznün gündüzünde inşalar yaptı ve hüzünlere karşı korunaklı kalelere sahip oldular. Bilgeler bile kalelerinin inşasını tamamlamadan hüzünden kaçamadılar. Aptallar ise hiçbir zaman kaleler inşa edemedi. Yumuşak karanlığa sığınmak aptalca mıydı bu durumda? Yine uyunmayan yumuşak karanlık. Alışılmış, tekrarlanan, tüm diğer geceler gibi. Tüm hüzünlerden arındığı için sevimli gecesi onun. Aptal olduğunu düşünmemek için her yönde gidebileceği aptallık kuyuları inşa etmişti. Ya bunlara düşebilecek kadar aptaldı ya da bunlardan kurtulamayacak kadar. Her ihtimalde üzülmemek için derin karanlıklar vardı . Karanlıklar üzülmekten daha korkutucu değildi. Bir yolu vardı aslında üzülmemenin. Kayıtsız kalmak. Ne sevmek, ne özlemek, ne çabalamak... Hem kayıtsız kalışın esintilerle savurduğu kaygının zamanı kurtarışını izlemek şansı, sızılara bir pansuman dokunuşuydu. Kayıtsız kalmalıyım dedi. Her şeye, herkese, her çığlığa ve her çocuğa, her ırmağa ve her yıldıza... Yapabilir miydi? Ben biliyorum. Yapamazdı. Kaygılı bir zihinseniz bunu yapamazsınız. Hatta insansanız yapamazsınız. Sadece geçmişin acılarını geçirip bitirmiş olmayı taçlandırırsınız. Yeryüzü seriminin yazgısı, düştüğün zeminin esas düşüşten kurtarışıdır. Çünkü geçirimliliği olan, acıtmazlığı, tutunmaktan emin kılmamakla sunar. Buradaki varlık süresi boyunca esas düşüşümüz olan sırrı kaybetmenin bizi yok edişinden kurtarması için yeryüzüne sığınacağız. Acıtması karşılığında. Başka bir yol görünmüyor. Gerçi yeryüzündeki acı kimin işine yarıyor bilinmese de tutunmaktan emin kılıyor bizi, var kılınıyoruz buraya tutunarak. Belki de birçoğu yalandan oluşuyordur yaşadıklarımızın yeryüzünde. Ama böyle olsa bile gerçeğimiz bizimle kalıyor. Sokak lambaları yalan mıdırlar? Gece varken gerçek bir güneş değiller diye yalan mı olmuş oluyorlar? Güneş değillerse de indigo mavisi akşam vakitlerinden sonraki saatlere aydınlık olmuyorlar mı? Biz de yaratıcının kendisi ya da bir meleği ya da elçisi değiliz diye parlatan olamaz mıyız? Böyle bir şey olamaz. Parlatan bizde olan şey. Belki yeryüzüne acılar üzerine hepsi için tatlılıklar yağdıramaz ama , onlardan birçoklarını yaratabilir. Evet, tatlı anlar vardır, bazıları da yoktur sadece hayaldir. Tıpkı bir roman karakteri gibi. Kalınca romanlardaki karakterlerin gözlerinin içine bakılmaz , ismi hoşuna gitti veya siyah kanatları olduğunu hayal ettin diye gözlerini görmen mümkün değildir. Sadece pencerenden bakmış bir hayali gerçeğe dönüştüremezsin, senin pencerenden bakmış olsa bile. Senin penceren senin bakmanla gerçekler yaratır ancak. Pencerende olmalı ve aydınlığına kuş yemleri serpmelisin gelip kanatlar versinler diye sana.