mayıs yirmi altı. 04.16 sabah ezanına müteakip ezana duyarlı köpeklerin ulumasıyla eşlik perşembe başladım, şimdi bitiriyorum.

(perşembe)

İntiharı düşünüyorum diye bakındığım yeşil mavi sudan sonra negatif kan grubu olan var mı mesajı gelmişti. Ben de benim var, reglken kan alıyorlarsa veriyim dedim. 

Ağzıma rahatsızlık veren o ruj hissini nasıl da burnumu sildiğim ardından diğer ucuyla ağzımdaki ruju sildiğimi anladım. Sonra da avuç içimle burnumu çektiğimi. 

Otobüste Devlet Bahçeli’nin eski solcu olduğunu konuşuyor. “Alamadığı avrat sağcı olduğu için sağcı oldu. Hatice Güngör Osmaniye’den. Ya Devlet Bahçeli adam olsaydı…”

Hemen diğeri: 

“Gülme, ben doğruyu söylüyorum. Ya tamam da adamın askeri disiplini var. Eskisi gibi değil şimdi tabii.” 

Tekrar şoför:

(Adil Karagöz diye birini kastederek bir şeyler söyledi.)

Diğeri: 

“Siyaset kadar pislik bir şey yok. Benim de amcamın oğlu şimdi danıştayda hakim. Onun hakkında da çok şey var. Zamanında ülkü ocaklarında  bir şeyde imzası var diye sen sağcısın diyorlar. Zamanında avukatlık yaptı. O dönem Tayyip’in dediklerini yapıyordu ama şimdi yapmıyor tabi.”

Bu sohbetleri kaydetmişim. Tarih yirmi üç mayıs. Canım hala yeşil mavi karışımı suya bakarak ona doğru adımlarımı atmak çekiyor. Uzun zamandır bu duygu yoktu. Tekrarlamasının paniği bu geceyi uzatıyor. İlk suya daldığım gün perşembeydi bugün ise pazar gecesi. Bir filmin repliği sanırım “allahım, benim, insan”. En çok böyle anlarda inançlı olduğuma inanıyorum. Allah’tan istemem gerekecek çünkü. Veremediği için de suç atacağım. Canım çok sıkkın. Yaşama adapte olamayan varoluş boşluğumla tebelleş…