Bir insan nasıl hem mantıklı hem duygusal olabilir. Kadınlar kocaları yoksa mutlu olurlar, kahkahalar atarlar…. Hayatlarında bir erkek yoksa ya da kocaları önce ölmüş ise ömürleri daha uzun olur…Bir insan deprem gibi büyük yıkıcı doğal afetlerden deli gibi korkarken nasıl uzaylıların gelmesini bekleyip başka gezegenlerin, dünya dışı varlıkların yaşadığına inanıp onları bekler…İnsan ırkından başka bir ırk hayali kurup aynı zamanda bilinmezlikten ürker….Ölümden mi korkar yoksa bu bilinen dünyada hayatını ölmüş gibi yaşamaktan mı… Dünya denen karadeliğe hapsolmaktan mı korkar…. Yalnız kalabilmek bir lütuf iken yalnızlık neden ağır gelir….Kalabalıklarda kaybolmuşken kendini bulamamaktan mı deli gibi yakınır….Doğaya deli gibi aşık iken doğaya kapitalist sistemde ayak uydurarak zarar vermekten de geri kalamaz….Her şey beyinde mi biter kalpte mi…. Hiçbir şey net olamaz insan denen varlığın yaşamında… Güzel müzik dinlemeyi severken sessizliği tercih eder çoğu zaman… Şehrin gürültüsü, insanların sesi fazla gelir bastırır güzel müziği sessizliğe ihtiyacı arttırır….Kendini kandırır en çok… En istemediği şeyler hayatında bir mecburiyet olması gereken bir zorunluluk haline gelir…Her şey öylesine basitken…. Çözümü varken….Çözümsüzlük içerisinde çırpınır insan….Her şey varken yokluk içerisinde kalır öyle hisseder…..Çözümsüzlük ile kıvranırken hayatına bir sürü ıvır zıvır katar sanki bunlar hayatına düşüncelerine çözüm olacakmış gibi….Hayatını hayvanlarla doldurur…Bir parça doğayla temas edebilmek için… Oysa ki hiç bir şey çözüm olmaz insan yaşamına… Varoluşundan bugüne gelene dek o kadar çok kopmuştur ki asıl amacından…… Çelişkiler içerisinde varoluşunu bulmaya çalışır da çalışır…..