Karamsar filozof Arthur Schopenhauer şöyle demiştir:
"Bir insan entelektüel bakımdan ne kadar aşağıysa varoluş ona o kadar az bilmecemsi ve az gizemli görünecektir."
İnsanın diğer canlıların üstünde olması onun sonluluğu bilmesindendir. Ölüm vardır, belki hiçlik vardır ve biz microkosmosdan makrokosmosa kadar neden evren var ve ben neden varım? Sorularını sorarız. İki büyük gizem. Belki tek gizem
Bu soruları ben de sordum, üni. hazırlık sınıfında. Ve felsefeye dair okuduğum ilk kitap, Spinoza-kavrayış gücünün gelişimi/ Leibniz-monadoloji oldu. Zaman içinde kendimi Spinoza'ya yakın buldum. Spinoza, gerçekliğin tek bir özden oluştuğunu düşünüyordu. Bu öz Doğa/Tanrı idi. Bu yüzden dünya Tanrısaldı ve mucizeydi. Ebediydi, sonsuzdu, kendi varlığının nedeniydi. Evrene Hayret ve Hürmet gerekiyordu. Yani Gerçekliğe doğru entelektüel sevgi öneriyordu.
Spinoza Einstein'ı da etkilemişti. Einstein şöyle demişti: " Kendisini var olan şeylerin düzenli uyumunda gösteren Spinoza'nın tanrısına inanıyorum, insanların kaderleri ve eylemleriyle meşgul olan Tanrı'ya değil."
Hiçbirşey olmamasındansa evrenin, dünyanın ve insanın var olması iyidir. Witgenstein'ın dediği gibi:" Mistik olan şey dünyadaki şeylerin nasıllığı değil, dünyanın var olmasıdır." Ve buna mucize der. Bu bizi huşu'ya götürür.
Kimsenin yanıtını bilmediği sorular bunlar, hep sorulacaklar. Ama bana "var olmak iyidir" dedirtiyor. Tanrı bizi iyiliği ile sarıp sarmalasın.