Varoluşsal sancılar ve yokluğun. Olmuyor böyle ayrı gayrı, hepsini geçtim de düşünmeden hiç olmuyor. Acaba düşünüp hayatı, güzellikleri mı kaçırıyoruz, yoksa düşünüp güzelliklere kapı mı aralıyoruz? Her yeni gün yeni adımlar atıyoruz. Atıyor muyuz? Sahi, ne kadar yaşıyoruz? Yaşam... Duygular olmasa hissetmesek, düşünmesek yiyip içsek... İçimde bir yerlerden sevgi ağaçları çıkacak, bazen dönük kendime bakıyorum da gerçekliğinden kaçan, bütün duyguları geldiği gibi işlemeden etrafa dağıtan, sakin, güler yüzlü, arkadaş canlısı. Kendime güler yüz göstermemişim. Ama güler yüzüm. Ne güzel böyle kandırmak kendini. Yeni hayatlara adım atınca hep bir yerlerde gerçek beni hissedene rastlıyorum sanki. Bunca sene doğru insana gülümsememiş olsam da. Bu ruhla, bu bedenle kaleme kağıda sarıldım. Hissedebilmeyi bu sayede öğrendim. Yalnızlığın çekilmez cazipliğini de. “Kalabalıklar için de yalnızım” Ben yalnızlığım içinde kalabalık. Düşünüyorum da göremediysem. O kadar çok şey göremiyorum ki kaçırıyorum belki de. Yazılarım içimin derininden, kalemimin izinden çıktıkça kendime olan sorularım bitmeyecek. Alışsan iyi olur sana olan sorularımda bir dolu derya. Belki okursun. Oysa yakın gelecekte benimlesin sadece. Zordu benim için yazmak, daha zoru yazdığım saklı sözcükleri saklamak. Onları açık etme fikri hep ürküttü. Doğal seçilimle ve bu zayıflığım, duygusallığım ile göçerim sanıyordum. Gerçi pek değiştiğini söyleyemem . Aa evet yazılarım değişmedi; ben mi, ben şöyle tüm dünyayı saracak bir salgın hastalık gelemeden kolay kolay değişmem. Salgın hastalık mı? Yaa! geldi mi? Ne, koro... korona mı ? Beklenmedik ne varsa beklemeye değer yaşam, hayatın daha şimdiden hiç beklemediğim, beklemediğimiz onlarca şeyle gelmesi çok şey öğretti, adeta biz insanlığı bize anlattı. Bazen korkuyorum. Beklemekten, gelecekten ... Cesur olup önüme her geleni göğüslemek mi?

Ben pek başarılı sayılmam bu konuda. Hayat işten döndüğünde ne getirirdi çocuğuna? Galiba şu ana kadar sorduğum en iyi soruydu, cevabı benden ötede. Yazdıkça kendime yaklaşıyorum. Sırlarım hem açığa çıkıyor hem daha da saklanıyor. Büyülü şey doğrusu. Belki de onlar çözmüştü sırrı. Onlar? Sonsuz yaşamamın garantisi yok belki ama yaşam boyu yazmanın sonsuza yaklaşmakla derin bir bağı olmalı. Yine iddialı çıkış, keskin virajlar, upuzun yollar. Yaşam boyu yazacağım. Sonlu dünyanın dünyevi varlığıyım, sonlu, belirsiz sonlu. İşte o zaman yazmam da yaşam kadar olacak belki, belki değil. Bilememek güzel, benim gibi anksiyete ile dostsanız bilmeyince ya da bir fikrin olmayınca daha kolay yaşam. Ama insanoğlu rahat durmuyor. Ben de deşip duruyorum dünümü, bugünümü, yarınımı, elime bir şey geçiyor mu, evet bir çuval dolusu kaygı, ceplerimden taşıyor. Onları da katmak isterim. İmkanlar yetersiz, onlardan ayrılmayı göze aldım. Bazı şeylerden vazgeçmeli değil mi ama, tam da öyle yapıyorum. "Nasılsın, görüşmeyeli, bir yerlerde aşk hissiyatım vardı, düşürdüm mü ne görürsen... Ya gerçi epey ağırlık yapıyordu ama fena da bir şey değil biliyor musun, bulursan haber et.”

"Kör olası çöpçüler aşkımı süpürmüşler.”

Onun da mı böyle oldu dersin, süpürülen aşkı olsun. Dünyamızdaki umut her daim diri olsun. Benim dünyamın farklı olduğunu söylemiştim ona.Yaşamımda iz bırakan her insana satırlarımla sesleniyorum. Daha da kıymetli geliyor bana. Aslına bakarsanız söylediklerim saklı kalacaklar. Benimle, benimle son bulacaklar.

Sana okutmak için yazıyor muşum bir de. Ah, ne trajik hiç anlamayacaksın. Bir gün okutursam, sana soru sorma öyle bak bana. Önemi yok, varken dökülmüş işte... sen kimsin? Yalnızca hayalden ibaretsin. Eğer gerçeksen sev beni. Ben severim. Yapamadığım şey değil. Yazmam için bana yeni sayfalar aç. Sen bir hayal, ben ise yılın en iyi hayalperesti. Sen düşüm, bense düştüm hayallerimde. Nazım gibi herkese selam sana hasret demeyeceğim. Herkese selam sana hoşça kal. Uğrarsan bir şiir okumak isterim. Ya bütün bu yaptığım koca bir saçmalıksa, sen içindeki koca saçma, günü uğurluyorum.

Umudunu diri tutan her dünyalıya sevgi ile...