Kış bahara evriliyor, bahar yaza, fark etmeden.

Yeryüzü kostümündeki koyu yeşillerin arasına, açık yeşilleri ekliyor yavaş yavaş. 

Farkında olmadan oluyor her şey, sessizce. Sessizce ve büyük bir "gürültü"yle geçiyor varoluşun mevsimleri. O gürültü ki sessizliğin nazik sesini kısıveriyor hoyratça. Oysa bazen, tüm gürültüye rağmen sessizlik sesini duyurmayı başarıyor. 

Bir bahar yağmurunun eşsiz büyüsüne kapılıvermişken mesela. Muzip gün ışığı, bahar dallarındaki yağmur damlalarından göz kırparken, balkonundaki çiçeğin kıpkırmızı tomurcuklarını patlatmayı sürdürürken hayatın (varoluşun) seni daha kaç bahar şölenine davet edeceğini bilmezken, anneciğinin de böyle bir bahar günü, balkonunda en sevdiği çiçeğinin ona kıpkırmızı bir veda şöleni hazırladığı anı resmettiğinden bihaberken yaşamın hiçbir zerresinin ıskalanmayacak kadar eşsiz bir armağan olduğu, birdenbire kafana dank eder.