Farkında olduğum her şey, üzerime yıkılıyor. Ateş sanırım sadece yakan, yok eden bir şey değil aynı zamanda varoluşun yok ettiği* Bendeki ruhun yükü ağır, karşımdaki bahar bahçe. Yüzü gülse 40 yıl yağmur yağar da gözleri bana sağır* edilgen bir çatı altında senelerce beklerim onu... Ne oldu? Ne olacağız? Neyiz? 

Kimliğimin planladığı bir hayatın ekseni etrafına giremedim hiç, hep yıldız aradım dönüp durmak için etrafında, ama farkına varamadım bir yıldız olduğumun. Çünkü beni görenler kaydığımı iddia ettiler. Bir şey haddinden fazla hızlı giderse aslında durağanlaşır. Artık hareket eden etrafındakilerdir, kendisi değil. Haraketliydiler, etraftakiler; kendisi değil. (:


Yaşamış olmak, daha 20sinde bir toprağın peşine düşmek. Ademin yaratıldığı... üstelik 20sinde he, ölümün var ettiği. 


Sonunu hazmedeceğim yüklerim olmadı pek... 

Baktı bir defa, sonrası bendeki bu gördüğün izler işte, kördüğüm işler işte.

Arkadaş; ne büyük kelime. Annemin başlattığı ilk oyun. Devamını düzgün getiremediğim işlerden sadece bir tanesi. Dost olur bana insan, arkadaş kabil gibi hain ya da Adem gibi fani. Görmek, üstelik seni. Yazabiliyorum sadece göremeyeceğin yerlere, sana bakarken susmak, aslında bir çok şeyi anlatmak, ademi yaratana, bana yükleri yükleyene, gönlüme ferahlığı izdüşene…