karanlık bir çağ üstüme yürüyen

üstüme yürüyen pis bir akarsu

kirlenmemek için okyanus olmam gerek

toprak çekiyor bedenim

bedenim çiçek açmak istiyor

yükseklere süzülmek istiyorum

bu yüzden derine sürülmüşüm.

anlamlandıramadığım şeylerin uçurumundayım.

hayatım basit olanı görmeye çalışmak ile geçti.

sıradanlığı arzuladım hep

bazen bunun için maske bile taktım

ama her seferinde

her seferinde

Bir sözü bin parçaya böldüm.

her biri farklı yerlere dağıldı.

ve keskin bir bıçak haline gelerek

Ruhumu hedef aldı.

insanlar, gördüğü ve yaşadığı şeylerin ortalaması haline geliyor.

ben böyle olmak istemedim.

bu yüzden,

ruhumun ortasını

bin bıçağın hedefi haline getirdim.


ben ihtimallerin ötesinde bir ziyânım

kadim zamanlardan gelen hiçliği

tek bir parça halinde

içimde tuttum.

acının etrafında gezindim.

ürkek ama bir o kadar da kararlı bakan gözlerim

acıya bakabildi

acının en derinine indim.

gözlerim kanayana kadar izledim.

Sevinçlerimi bir çiçek gibi toplayıp kokladım. oblomov gibi

çiçeğin solacağını anladığımda bir köşede bırakıp kaçtım.

çiçek gibi güzel olan şeylerin

sevinçlerin de bir sonu olduğunu

onların da solduğunu anlamak istemedim.

hiçlik yine herşeyi alıp götürüyor

"hiçlik"

"herşeyi"

alıp götürüyor.

ben...

ben yapamadım camus

kayayı bir amaç olmadan itemedim.

içinde bir anlam göremedim

Zaten kahveyi de hiç sevmedim.

Ben kayayı

bir hiç uğruna yukarı taşımaktansa

bir hiç uğruna yok etmek istedim.

ben kayanın da acı çektiğini düşündüm.

içimde ki

bu hiçlik

bu öfke

Ve etrafımı saran acı

kayaya bulaştı

kaya parçalandı

istemeden oldu.

kırılan kaya bana,

ona yüklediğim şeyleri geri verdi.

Ben kendime yüküm

parçalanmak istiyorum

acılarımı tanrıya armağan etmek istiyorum.

Tanrı da parçalansın istiyorum.

hiçliğe bir ok attım.

hiçlik acı ceksin istiyorum.