Rüzgârların uzaklara savurduğu
Kar tanesi gibi yaşıyorum.
Süzülüyorum, yavaşça erimek için.
Suya hasret ben, suya dönüşüyorum.
Nihayet güneşi görüyorum.
Beni yok eder, biliyorum.
Şu koca kainat ona muhtaç,
Ama en önemlisi sen muhtaçsın.
Çok seversin aydınlık gökyüzünü.
Ben de, senin gülümseyen yüzünü.
Lakin sende yaşayamam sevgilim,
Ben dondurucu soğuklara aitim,
Sen ise en sıcak iklimlere.
Vaveyla duyuyor musun?
Huzurlu bir sesim var.
Pencerenin önüne kondum.
Biraz aralık bırak gözlerini,
Sessizce dinle söylediklerimi.
Yüreğini aç, yoksa duyamazsın.
Karanlık olmasaydı eğer,
Aydınlığı kim severdi?
Kurak bir iklimdi, yeşilliği sevdiren.
İmkansız oluşu bağladı aşkı.
Herkes mutlu olsaydı neye yarardı?
Onca şiiri sana yazmasaydım,
Nasıl şair olacaktım?
Yudumladığım her şarapta,
Aşkı içtiren hayatımı seviyorum.
Tadını asla unutamayacağım.
Bana duygu yüklü bir sırtla,
Mecali kalmamış bir kalple,
Kavuşamamış bir çift gözle,
Armağanlaşan kâinata, bu sevgim.
Beni senle tanıştıran kâinata...
Aşkı hatırlatan her şeye.
Kar olan bana, güneş olan sana.
Belki başka bir hayatta,
İkimiz de yağmur oluruz sevgilim.
Ve ben son şiirimi yazarım.
Ahbaplarım konuşurlar arkamdan,
Bir yazarımızı daha sevdaya uğurladık,
Yolu açık olsun derler.
Çünkü yanındayken şair olamam,
Seni sevmekten vaktim kalmaz.