Huzursuzluğu içerisinde, denizin köpürdüğü ve kabardığı gibi artıyordu. İçi boş ve anlamsız bir boğulmanın onu boğduğunu hissediyordu açıkça. Sebebi ne olduysa, bilmiyordu bunu kendisi bile. Geçmişten tanıdığı o ölümcül his yine gelmişti zihnine. Yerleşmek için fırsat arayan o laneti, geri dönmenin bir yolunu bulmuştu.


Tek bir arzuyla tutuşan yakıcı bir lanet. ÖLÜM... Arzusu yok olmak ve yok etmek olan bu lanet güçlenmek için pusuyordu. Bir kere büyük bir saldırı yaptı ve sonra yenildi. Güçlenerek geri dönmek için çekilmekle yetindi. Saklandığı yerden çıkarak sızmaya çalışıyor ruhuna. Sinirleri geriliyor, zayıflayan bünyesi bunun farkına vardığı anda bir çıkış yolu aramak istedi. Bu lanetin onu tekrar ele geçirmesini istemiyor. Bunun için kendisiyle bile mücadele etmeye hazırlıyordu kendisini.


Yeni bir şey değil ölüp gitmek bu yaşamdan,

Ama yaşamak da daha yeni değil kuşkusuz.


Diyen Yesenin kışkırtıyor hislerini


Ölmek neyse odur,

Yaşamak aynıdır ölümle.

Yaşamak kadar gerçek,

Ve hakikidir ölüm.


Diye düşünüyordu...


Tekrar okuması gerekli "Durkheim - İntihar" kitabını.