Dişindeki oyuğa yerleşen şehir silüeti

Minareler ve kubbe süveter kaldı

Dilinde keskinlik tadı, dilinde kılıç

Dilinde kaldı bir kuşun lades kemiği

Ki kafes sayılır bilirsin

Kendi bedeninde uçar

Kanatları bantla

Kanatları dilindeki gitme laflarıyla yapıştırılan güvercin


Paydos zili çalınınca kesilmiş kumaşlar yarım

Herkes gidince

İçimde bir kalabalık kaldı

Kaybediyorum sürekli

Kağıtları adaletli dağıt

Zamanın bölündüğü en küçük

En durma biçimli

Hiçbir şeye en yakını kaldı bana


Yedi iklimini ve dört denizini istemem

Muhtemelen fırtına ve yağış ihtimali kalır

Sırtında kağnı taşıyan kadın ağırlığı

Çamur ve tarla

Yanan köyünü arkasına alıp

Bir daha dönmem buraya kalır

Ateşi çağrıştıran Tanrı devlete

Bana çalı

Resmi bayramları kıyafetinden tanıyan

Çocukluğum kaldı


Anneleri ölüme uyutan kaldırım

Kaldırımın kenarında birleşen kan

Ve süt kokuyor beynimdeki

Diş ağrısı