Bar bol miktarda fakirlik ve az miktarda saygınlık kokuyordu. Yaşlı barmen elinde tuttuğu hiçbir anlam ifade etmeyen bardağı eski bir alışkanlıktan kaynaklı olarak bezle silmekteydi. Artık eskisi gibi bardak yıkama derdi yoktu. Son oluşan virüs salgınından dolayı artık ya herkes kendi bardağını taşıyor ya  da şu elektronik alkol zımbırtısını emiyordu. Dürüst olmak gerekirse boğazdan geçtiği anda sıvıya dönüşen bir cihaz tasarlamış olmaları muazzam bir olaydı. Eski tip elektronik sigaralar gibi olan cihaza küçük sıkıştırılmış bir tablet konularak kullanılıyordu. Kısacası herkes cebinde bir bar taşıyabilirdi. Tabi gırtlak kanseri gibi hastalıklar daha da yaygınlaşmıştı ama insanları bilirsiniz kendisi yaşamadığı sürece her yaşanan sorun bir başkasının sorunuydu. Ve masada oturmak için her yarım saatte bir masaya kredi parmağınızı okuttuğunuz sürece bu barmenin sorunu da değildi. Barmen en çok da yapay zekaya rağmen yazarlık veya ressamlık gibi işler yapan insanları anlamakta güçlük çekiyordu. Bara yakın duran masada oturan üç kişi tam da bu tanıma uyan insanlardı. O kadar perişan ve umutsuz bir gruptu ki sessizlik duvarını bile çekmeye gerek duymayacakları boş ve anlamsız hayatlarından bahsetmek onlar için belki de tek yaşama kaynağıydı. Tabi berbat giden bir hayatı yaşamdan sayabilirseniz. Barmen sızlanmalarına duymazdan gelerek yeni bir bardak çıkarıp silmeye koyuldu.


  Masada diğerlerine nazaran hala umut ışığı olan tek kişi olan yazar diğerlerine baktıktan sonra konuşmaya başladı, "Ah adamım dün ne olduğuna inanamazsınız. Ev arkadaşıma Kaos Döngüsü adlı öykümü anlatıp ondan fikir edinmek istedim ve bana yapay zeka ile öykümü filme dönüştürüp ona göndermemi ve boş zamanında izleyip fikrini sunacağını söyledi! Lanet olası yapay zeka ile savaştayım zaten, hem sanki insanların film izlediği var."

  "Rogus yapma ama kendi siteni kurup yapay zeka formatıyla filmler yapmalısın. Hayal gücün aşırı geniş, o alçakların bizden alamadığı tek şey bu ve bunu sonuna kadar kullan. Yani daha doğrusu senden alamadığı." cümlesini üzgün bir ifade ile bitiren yaşlı ressam Alwin gözlerinde tıpkı barmende olduğu gibi eskiye özlem dolu bakışlar vardı. Kızının verdiği paralarla geçinen bu yaşlı adamın en büyük problemi yapay zekanın yaptığı resimlerdi. Onun gözünde bu resimler hiçbir duygunun olmadığı, birkaç kelime ile resme dönüşen rakamlardı. Böylesi bir şey bırakın sanatı, sanatın replikası bile sayılmaz derdi hep. Ama onlar ucuzdu ve boyalar pahalı. Ve  "Peki senin bugün özel olarak bir derdin var mı sevgili dostum Harold?" diyerek sözün masadaki en genç kişi olan müzisyene bıraktı.

  Genç müzisyen zorlu bir döneminde para kazanmak için ses haklarını bir yapay zeka firmasına satmıştı. Sözleşme gereği bir daha konserlerde yeni bir şarkı söylemeyecek sadece sözleşmeden önceki şarkılarını seslendirebilecekti. Yapay zeka firmasının çıkardığı albümler yok satarken Harold ise sadece eski şarkılarını söylediği için zamanla konserlere çıkma hakkını da kaybetmişti. Çünkü şarkılar dinleyiciler açısından ne kadar harika olsalar da sürekli aynı şeyleri dinlemek sıkıcıydı. "Şey aslında söylemem gereken bir şey var ama öncelikle Rogus'un öyküsünü dinlemeyi isterim. Sanırım bu biraz olsun ortamı hazırlamaya yeter."


  Alwin olay hakkında soru sormaya fırsat bulamadan Rogus çoktan öyküyü anlatmak için boğazını temizlemeye başlamıştı. "Şimdi baylar, on yıllık hapse mahkum edilen bir mahkum denizdeki bir hapishaneye nakledilirken içinde bulunduğu gemi berbat bir fırtınaya yakalanıyor. Ve gözlerini küçük bir adada yalnız başına açtığında gülümseyip tek kişilik koğuşları fazla ferah diyor." bu kısımı söyledikten sonra masadakilerden hafif bir tebessüm kopardıktan sonra tekrar anlatmaya koyuldu. "Neyse fazla uzatmayayım. Adamımız o adada tam on beş yıl mahsur kalıyor. Ve bir gemi şans eseri onu kurtarıp medeniyete geri götürüyor. Ve kimlik kontrolü için hastaneye götürüldüğünde onun mahkum olduğunu öğrenen polisler onu hapishaneye tekrar götürüyor. Ve yaşadıklarını göz önünde bulunduran hakim ona beş yıl ceza veriyor. Ve bu beş yıllık mahkumiyetinden sonra dışarı salınmadan önce sağlık kontrolünde adam sadece üç aylık ömrü kaldığını öğreniyor. Dürüst olun ne düşünüyorsunuz?" Cümlesini bitirip heyecanlı gözlerle masadakilere bakarken içinde tıpkı öyküdeki geminin yakalandığı gibi fırtınalar kopuyordu.


  İlk sözü söyleyen Harold oldu. "Bence yapay zekayla filmini yaparsan baya etkileyici olur." Rogus küfürler savururken diğer ikisi kahkahaya boğulmuştu.

  "Peki senin bize anlatmak istediğin konu neydi?" diye sordu Alwin bir an için konuyu unutacak kadar çok gülmüştü. "Umarım kahkahalarımıza yenisini eklersin."

  "Şey, dostlarım biliyorsunuz ses haklarımı sattığım için artık yeni albümler çıkaramıyorum. Ve şarkı yazıp satma işi de artık para getirmiyor çünkü firmalar birkaç kelime ve tek bir tıkla bir dakikada şarkı yapabilecek uygulamalar kullanıyor. O yüzden yeni bir programa kayıt oldum. Eskisi gibi tanınan bir ünlü olmasam da hala biraz tanınırlığım var ve yeni bir ürünü denemek için aday olarak seçildim. Hayır lütfen, ben her şeyi anlatmadan konuşmayın. Belki de bu son kez yapacağım uzun konuşmalardan biri olacak." Yumruğunu sıkıp burnunu çektikten sonra derin bir nefes alarak devam etti. "Sesime reklam almaya karar verdim. Sözleşme gereği günde yüz cümlemin dışında ağzımdan sadece firmaların reklamları çıkacak. O yüzden artık daha az konuşup, daha çok dinleyeceğim. Hey sanırım bir filozof oldum ha?" gülmeye çalıştı ama daha sonra yüzünü kollarının üzerine koyup ağlamaya başladı.

  "Ah sevgili dostum. Rogus ve ben bunu ailen için yaptığını anlıyoruz. Keşke seni dinlemek dışında elimizden bir şey gelseydi. Peki nasıl olacak? Yani isteklerine uyup uymadığını nasıl kontrol edecekler veya sadece burada oturup akşama kadar reklamların sloganlarını mı okuyacaksın?"

  Gözlerindeki yaşları silen Harold hafif bir iç çekişle Alwin'e döndü. "Ah o konu. Şey boğazıma ve ellerime dışarıdan belli olmayan bir cihaz takacaklar. Sanırım yazmanın ve el işaretleri ile konuşmanın da bir çeşit konuşma anlamına geldiğini düşünen öngörülü bir avukat hazırlamış sözleşmeyi. Ellerim titredikten sonra özgür konuşma hakkımın bittiğini anlayacağım ve cümlelerimin içinde sloganlar olacak şekilde konuşmaya başlayacağım. Örnek vermek gerekirse, 'Geçen bahsettiğim olay vardı ya Metolin marka şekerler kesinlikle çok sağlıklı.' tarzı şeyler söylemeye başlayacağım. Yani yarı kendi cümlem yarı slogan. Veya tamamen slogan söyleyeceğim, bunun rastgele olabileceğini söylediler. Ama kendim yaparsam cihaz herhangi bir uyarı veya acı vermeden çalışmaya devam edecek. Ve nerede olacağım konusu da firmaya bağlı."

  Alwin daha fazla dinlemeden söze daldı. "Bir saniye acı derken bu şey vücuduna zarar verebilir mi? Ve takılacağını söylerken ses tellerinin zarar görmesinden mi bahsediyorsun? Lanet olsun Harold bu şeyin sana neler yapabileceğini gerçekten detaylı bir şekilde düşündün mü?"

  "Hayır, ama yeterince parasız kaldım. Ve biliyorsun ailesine bakması gereken birinin kararını bu tek ölçüt belirleyebilir." Harold son sözünün Alwin'i kırdığını fark etti. "Bak öyle demek istemedim. Sadece yapmam gerekeni yapmam gerek. Beni anla eski dostum."

  "Seni anlıyorum ve bu daha çok canımı yakıyor. Seninki gibi ağır bir karar alabilir miydim onu bile bilmiyorum. Ama kızımın eline muhtaç olduğum düşünülürse sanırım hepimiz cevabı biliyoruz." dedi Alwin. Ortamdaki o ilk sıcak sohbet yavaş yavaş soğuyordu.

  "Hey George'un başına geleni duydunuz mu?" diyerek sohbeti farklı bir yere -daha eğlenceli bir yere- taşıyan Rogus oldu. "Aptal yeni bir uygulama yüzünden karısıyla boşanma aşamasında. Hani şu ekran görüntüsü aldığında ekrandaki tüm yansımayı gönderen uygulama. Salak herif metresi ile birlikteyken eşine bir şeyin ekran görüntüsünü atmış ve kendisiyle sevgilisinin ekrana olan yansımasını da göndermiş." O andan sonra sohbet artık biraz daha eğlenceli bir hal almaya başladı ve masadaki üç adam, eski devrin üç sanat eseri daha güzel şeylerden ve umutlardan bahsetmeye başladılar.

    *****


  Reklamatör isimli cihaz boğazındaki ses tellerinin bulunduğu bölgeye özenle yerleştirilmiş ve hiç iz kalmayacak şekilde ameliyat izleri silinmişti. Eşi Melissa ve küçük kızı Denise'in durumdan henüz haberleri yoktu. O yüzden iz kalmaması onun için bulunmaz bir nimetti. İlk günler karısıyla karşılaşıp cümle hakkını bitirmemek için evden erkenden ayrılıyor ve şirketin tanımladığı lokasyonlarda gezerek insanlara reklam sloganlarıyla karışık cümleler kuruyordu. İnsanlar onu duymazdan gelip yanından geçip gidiyor ya da ona deli gözüyle bakıyordu. Ama işi buydu. Deli damgası yemesi sorun değildi çünkü aynı zamanda ekmek yediği bir işti bu. Onu ayakta tutan güzel eşi ve kızıydı. Arkadaşlarıyla dışarıdayken artık hep dinliyor, ara sıra gülümsemek ve kafa sallamak dışında bir şey yapmıyordu. Evde de durum aynıydı, karısı ilgisinin azaldığını düşündüğünü söylese de o sadece çok yoğun dönemlerden geçtiğini söylüyordu. İki haftalık çalışmasının ardından onu gören insanlar reklam sapığı diye sesleniyor ve ellerinden geldiğince onunla alay ediyordu. Çünkü bu adamın günlük elli cümle kotasını azaltmamak için her söylenene sessiz kalacağını biliyorlardı. Ama yumruklarını konuştururken cümle hakkı azalmadığından bir iki kavgaya karışmış, sonrasında reklam verenler onu bu konuda ciddi bir şekilde uyarmıştı. Evet o reklam veren insanların yürüyen bir demirbaşıydı. Ve bu iki haftanın sonunda uzun zamandır onunla iletişimde bulunmayan birinden bir çağrı almıştı. Ertesi gün büyük bir buluşma onu bekliyordu.


  Mekan sürekli gittiği barlardan biriydi. Henüz buradan reklam adam olarak kovulmamıştı ama çok uzun sürmeyeceğini biliyordu. Menajeri hızlıca olaya girdi. Pek sabırlı biri olmadığı otururken bile sürekli hareket halinde aşağı yukarı inen dizinden belliydi. "Sözleşmeni imzaladığımız şirket vardı ya, işte o şirket battı ahbap. Araya birkaç tanıdık sokup senin sözleşmeni satın aldım. Artık tekrar kayıt stüdyolarında sabahlayabiliriz."

  Menajeri Robin sigaralı sakızını ağzına attığında Harold hala olayın şokunu üzerinden atmaya çalışıyordu. Evet bir sözleşmeden kurtulmuştu ama hala ellerini bağlayan başka bir sözleşme vardı. Ünü hala biraz varken şimdi yükseliş yapmazsa tamamen geride kalacaktı. Sözleşmeyi ve iptal için gereken parayı söylediğinde menajeri öfke dolu gözlerle ona bakıyordu.

  "Elimde kalan tüm parayı senin için kullandım ve sen şimdi bana başka bir sözleşmen olduğunu mu söylüyorsun? Beni arayıp danışamaz mıydın? Bak sana son bir iyilik yapıyorum bu yeni işin sadece sesinin sahibi değil mi? Veri toplama işinde olan bir firma var. Gözlerine bir cihaz takıyorlar ve şey bilirsin diğer insanların hangi ürünleri kullandığını bireysel olarak gözlüyorsun. Sadece altı ay bu işe girersen sanırım diğer sözleşmeni iptal için gerekli tutarı elde ederiz."

  Harold kabul etti ama bilmediği şey firmanın kota olayıydı. Gözlerini firmaya sattıktan sonra okumadığı sözleşmenin kotasını doldurmak için daha çok çalışıyor ve sürekli farklı şehirlere gitmesi gerekiyordu. Çünkü altı ay içinde bir milyon insanın nelerden hoşlandığı gibi şeyleri öğrenmesi ve sisteme bildirmesi gerekiyordu. Sonra bu işten kurtulmak için kulaklarını farklı bir firmaya kiraladı. Ve daha çok, daha çok sözleşme imzalayarak bir şekilde özgürlüğünü satın alabileceğini düşünürken vücudunda ona ait neredeyse hiçbir duyu organı kalmamıştı. Derisini bile bir ter önleyici ürünler satan firmaya kiralamıştı. Artık dayanamayacak noktaya geldiğinde kendini asması diğer insanların yadırgamayacağı bir davranış olmuştu.

  Kendini asıp geride dul bir eş ve yetim bir çocuk bırakmıştı. Ama cenaze bile gömülemeden firmalar tahsilat için gelmişti. Vücudunun her parçası için gelen firmalar aileye bir çözüm önerisinde bulundu. Harold firmalara ait eski ürünlerin olduğu bir müzede sergilenecek böylece vücut bütünlüğü sağlanacak ve firmalar aileden sözleşme iptal bedelini almayacaktı. Kadın gözleri yaşlar içinde kabul etmek zorunda kaldı.


  Harold gözlerini açtığında önce camı, sonra sadece kafasını oynatabildiğini fark etti. Cam kapı yavaşça açıldı ve içeri beyaz önlüklü ellili yaşlarında gösteren bir adam girdi. "Merhaba bay Harold. Eminim kafan çok karışmıştır. Sence firmaların sahip olduğu tek köle sen misin? Sence daha önce kimse intihara kalkışmadı mı? Ah, çoğu bunu denedi ve başarılı da oldu. Ama sizden önceki son kişiydi. Sonunda milyon birimlik bir harcamanın ardından etkili bir operasyon bulduk. Kişinin intihar için kendini asması yeterli. Boyna bir implant ve artık ölümsüz bir ölüsünüz. Yani intihar bir kaçış değil. Ve zihninize iletilen alt reklamlar sayesinde sizi kendinizi asmaya yöneltmek için baya çaba harcadık. Bunu sonraki seçimlerde adayımızı seçtirmek için kullanacağız, bu konuda epey iyi bir denek oldunuz. Ah bu kadar üzgün bakmayın yüzünüzü değiştirme ameliyatını tamamladıktan sonra sıfır bir ürün olarak piyasaya sunulacaksınız. Siyasetçi veya şarkıcı olmanıza daha sonra karar verilecek. Hadi ama sadece kötü haberlerle gelmedim eşinizin ilk koku denekliğini almış olduğunu söylemekten memnuniyet duyarım yakında size katılacaktır. Ruhunuzu Şeytan'a satmaktan daha büyük bir hata yaptınız. Ruhunuzu insanlara sattınız. Çok uzattım sanırım daha konuşacak çok zamanımız olacak. Cihazdan konuşma yasağını kaldırdım, siz bir şey söylemek ister misiniz?"


  Yanağında bir damla yaşla Harold konuştu. "Ve şimdi reklamlar."

  Doktor, "Bunun üzerinde de çalışmamız gerek." diyerek odadan ayrıldı.