senin orta yaşlı halin, benzediğin çiçekler ve ben bir masada oturuyoruz. herkesin seni göresi var, herkes şimdi “neredesin?” “neler yapıyorsun?” “günde kaç sigara içiyorsun?” merak ediyor. ben etmiyorum,

seni düşünmeyi de düşlemeyi de bıraktım. yarım kalan şeyler, hep tamamlanmak zorunda olmamalı. bugünün yalanı bu. inanıyorum, mecburum.


artık bir masalda değiliz, artık bir masal bizde değil. çıkıp gitmişiz birbirimizden. sen gitmek nedir bilmezsin, mecbur bırakmaların, illa ki yalvarışların, sonuçlanmayacak özürlerin hep pişmanlıkların insanısın. fakat ben, benden giden ve benim gittiğim

her şeyin farkındayım. bağrımdan kopup akan bir nehrin de ellerime zamansız batan dikenlerin de farkındayım.


mutlu ol demiyorum, olma. ama büyü, büyümek seni güzelleştirecek. bu kalem bir daha senin adını anmayacak, bu defter bir daha senin için açılmayacak. bu bir veda mektubu. bu mektup sana hem şimdi, hem de şimdi karşımda oturan orta yaşlı hallerinde yardım etsin. ellerinden tutsun, düştüğünde kaldırsın.


seni benden başka kimse böyle ortalıkta sevemez, sen bana olan sevgini, kaldıysa merhametini hep bir köşelerde sakla. sev ve sevil, ağla ve ağlat. bir gün benim adım aklına gelinceye dek gül. bir yangını söndür, bir yangında kendini öldür. bir gün bir yerde karşılaşırsak, en sevdiğim çiçeği hiç bilememişsin de kapıma yoncalar bırakmışsın. bunu konuşalım.