Bazen kuracak çok cümleniz olsa da sizi susturan içinizdeki sevgidir. İçinizdeki iyi niyettir. Bazen susmak, konuşmaktan daha çok şey anlatır derim hep. Eğer susuyorsam ya fikirlerim bir sona kavuşmamıştır ya da karşımdaki insan fikirlerimi duymak istemenin sonuna çoktan varmıştır. Bana kalan sadece gözlerimle izlemektir. Islaklığı hissedilmeyen damlalarla, duyulmayan çığlıklarla, hissedilmeyen soğuklukla, yakmayan alevle duyurmaya çalışırım sadece. Olmayacağını bile bile. Vazgeçmiş bir insandan istenecek, beklenecek pek bir şey yoktur. İnsanı çaresiz bırakır artık size inanılmıyor olması. Eğer kendinizi yeterince doğru konularda açıklayamazsanız karşınızdaki sizi anlayamaz. Eğer anlaşılmak gibi bir derdiniz yoksa sadece kendinizin anladığı cümleleri, kurmasanız da olur. Eğer birine değer verebilirseniz ancak anlaşılmak istersiniz. Değer vermediğiniz insana yaptığınız açıklamayı sadece siz anlarsınız. Sadece duymak istediklerinizi söylersiniz. Yapmayın. Birine var olan şeyleri söylememek de yalan söylemektir. Geç kalınmış dürüstlük, vicdan rahatlatma seansından başka bir şey değildir. Size inanan insanlara dürüst olmak istiyorsanız doğru zamanda, doğru şeyleri söyleyin. İnsanlar vedalarda belli olur derler. Bir insana nasıl veda ettiğinize dikkat edin. Şimdiye kadar çizdiğiniz benliğinizden farklı bir benlikle edilen vedalarda, son bırakılan benliğiniz hatırlanır. Bir insanı olmadığınız bir benlikle terk edemezsiniz ve eğer her iki benliğiniz arasında fark varsa hangisinin siz olduğuna iyi karar verin. Bu sizin için önemlidir. Çünkü herkes gördüğü son şeyi hatırlar ve asıl önemli olan, sizin nasıl hatırlanmak istediğinizdir.