Evden çıktığımızda her yerin kar olduğunu fark ettim, karın yağmaya başladığını dahi görmemiştim, çok şaşırdım. Turuncu gökyüzünden kar yağacağını tahmin edip perdeleri kapatmadan uyuyan, kar yağmaya başladığında hissetmiş gibi uyanan bana ne olmuştu da bu kadar kayıtsız birine dönüşmüştüm? Köşeyi dönerken durdu. Karşımda âşık olduğum o adam değil de bir yabancı vardı sanki. Elleri cebindeydi. Gözlerime ifadesiz gözlerle bakıp “Özür dilerim,” dedi, “yaptığım hiçbir kötülüğü hak etmemiştin.” Tanrı'm… Neden benimle vedalaşır gibi konuşuyor? “Sorun değil, anlıyorum,” dedim, “Anlama…” dedi. 


Evet, kesinlikle vedalaşıyordu. Kim bilir neler düşünmüştü? Cevap vermedim, gözlerine bakmaya devam ettim. Bir şeyler söylemek ister gibiydi. Kötü bir şey yapmadığımı bilmesem bana öfkeli olduğunu düşünecektim. “Katlanamıyorum artık sana,” dedi. Şaşırdım. Ben hiçbir şey yapmadım ki… “Anlamadım,” dedim. “Katlanamıyorum. Annemden babamdan bile daha ilgili olmana, sen yokken yapayalnız hissetmeye katlanamıyorum. Seni tanımadan önce güçlü hissederdim. Artık sadece muhtaç hissediyorum. Bir insan bu kadar merhametli, bu kadar iyi olamaz. Beni kandırıyorsun, kendine bağlayıp sana muhtaç kalmamı istiyorsun. Beni bırakıp gideceğin günü beklemekten yoruldum. Seni sevmek, görmek istemiyorum, beni anlamanı istemiyorum. Bitsin artık bu her neyse.”


Öfkesinin bana olmadığını biliyordum. Hiçbir şey söyleyemedim, hissedemedim de. Gözlerim doldu ama ağlayamıyordum bile. Yavaş yavaş yürürken ağlamaya başladı. Yine durdu. Sarılmak istedim, yanlış anlamasından korktum. Bir iki adım daha attıktan sonra durdu. Olduğum yerde onu izliyordum. Çok kararsızdı. Bana sarılacağını düşündüm ya da öyle istedim, bilmiyorum. Arkasına döndü. “Ben gidiyorum,” dedi. “Her şey için teşekkür ederim ve özür dilerim. Umarım mutlu olursun.” Sanırım dalga geçiyordu. Bunca zaman sonra onu terk etmeyeyim diye beni terk ediyordu. Nasıl mutlu olabilirdim ki? Konuşmamı beklemeden, arkasına bile bakmadan, arkasında iz bırakarak gitti. Hoş, beklese ne derdim, bilmiyorum. Söyleyecek sözüm yoktu. Hiçbir şey hissetmiyordum.


Görmek istemese de arkasına bakmasa da elbet bir gün arkasına dönecek ve izleri görecekti. Eve dönmek için arkamı döndüğümde adımlarımızın neredeyse silinecek gibi olduğunu gördüm. Kaç dakika boyunca aynı yerde dikildiysek ayak izlerimizin üzeri karla örtülmüştü. Korka korka ayak izlerimiz gibi belli belirsiz olan geleceğime doğru yürüdüm.