Yatakta yatan cansız bedene tamamen hissiz bir şekilde baktı. Acı, özlem, yas; hiçbir şey hissetmiyordu. Tüm hissiyatı uyuşmuş, yeni durumu kabullenmekle reddetmek, gerçekçi olmakla isyan arasındaki ince araf sınırında sabitlenip, tutulup kalmıştı.


Otuz iki yılını acısıyla tatlısıyla birlikte geçirdiği insanın, karşısındaki yatakta sadece ceset elbisesi duruyordu. Teninin rengi bunca yıl hiç görmediği bir tona bürünmüştü.


Otuz iki yıl boyunca o bu şekilde yatarken yanına gittiğinde kurduğu cümleler, alışkanlıktan olsa gerek, zihnine üşüşmeye başladı. "Hadi uykucu öğle oldu", "E hadi ama çok acıktım, midem kazınıyor", "Hadi kalk, kahvaltı yapalım." Uykuya devam etmekte direnince yorganı üzerinden çekip, odanın soğukluğuyla bedenini buluşturup "Çabuk uyan, mutfaktayım." yaramazlıkları sonsuza kadar bitmişti.


Mutfağa gelip, kahvaltı menüsüne göz atıp "Hani sultanım, ne hazırladın; ne yani, menemen için mi uyandırdın?" serzenişleri nereye kaybolmuştu? O duygular, aklından geçen düşünceler, altmış yıllık ömürde biriktirdiği tecrübeler, fikirler, pişmanlıklar, sevgiler, nefretler, kahroluşlar, çaresizlikler, arayışlar, bulunabilmişlikler.


Ruh altmış yıllık edindiği tüm edinimleri, bir zerre kırıntı bile bırakmadan tası tarağı toplayıp gitmişti. Onun için sonsuzluk yolculuğunda var olma döngüsünün dünyadaki geçirmesi gereken süreyi tamamlamış, anlayabildiği kadar anlamış, öğrenebildiği kadar öğrenmiş, hissedebildiği kadar hissedebilmiş ve bu dünyadaki yolculuğunu tamamlamış, kaybolmuştu. Bundan sonra o ruhla belki rüyalarda bağ kurabilirdi. Sevdiğini kaybeden insanların tek avuntusu kaybını rüyasında görebilmek, belki de özlemin dayanılmaz olduğu anların yaşandığı zamanlarda bilinçaltının bir lütfu. Özleneni rüyada bir anlığına sunmak.


Bedenindeki hissizlik uyuşmuş, keçeleşmiş; his yerini üzüntüye, çaresizliğe, yürek yangınına bırakmaya başlamıştı. Gözlerine doğru hücum eden gözyaşı seli, göğüs kafesini saran alev dalgası, eklem yerlerinde çözülme, feryat isteğini bedeni kaldıramadı.


Hayat arkadaşının cansız bedeninin yanında onun bedeni, kısa süreliğine de olsa dünyada yaşadığı bu kurşun gibi ağır anlara bir müddet ara verdi.