Ayrılmalıyız dedim. Neredeyse sekiz aydır birlikteyiz ama çok sıkıldım ondan. Hem hiç anlamıyor da beni. Utanmışım, sıkılmışım neyine... Ha bu arada hakkını yiyemem, çok iyi dayanak oldu bana aylardır. Nerede tamam artık bitti desem hep onu buldum yanımda, hatta tek dayanağımdı diyebilirim çıktığım yollarda, sokaklarda... Hem bütün kötü niyetli, bencil insanlardan da korurdu beni sanki. Çünkü onunla beraberken herkes daha iyi niyetli gözüküyordu bana. Saçma sapan kelimeler dolaşmıyordu da etrafımda. Bir huzur bir sessizlik hâkim oluyordu bulunduğum ortamda. Sanırım halime acıyorlardı. O yüzden kesin kararlıydım. Fazlasıyla sıkılmış, üzülmüş ve de yıpranmıştım artık onla olmaktan. Ha bu arada aslında çok da sadıktı. Sabahlara kadar beni beklerdi kıpırdamadan. Her sabah ilk o karşılardı beni. Karanlık kuytu yollarda, kalabalık ana caddelerde hep yine o yanımdaydı. Sımsıkı sarardım onu hem de hiç bırakmayacakmış gibi. Ama artık bitti. Çok soğuk geliyor bana çehresi. İlk günkü aşk ve heyecanım kalmadı. Sanki bizi yan yana görenler bile farkındaydı bunun. Kimse bizi yakıştırmaz olmuştu. O ilk günkü alkışlar, heyecanlar yoktu çevredekilerin gözlerinde. Hâlbuki o ilk gün neydi! Bizi yan yana dimdik ayakta gören herkes çıldırmış gibi sevinip mutlu oluyordu. Ama dedim ya yoktu artık o hayran hayran bakışlar üzerimizde.
Aslında birbirimize olan hislerimiz de eskisi gibi değildi. Belki o da farkındaydı bunun ancak belli etmiyordu. Ama ne olursa olsun ben söyleyecektim aklımdan geçenleri. Hem öyle çok güçsüz de değildim, artık dayanabilirdim yokluğuna. O yüzden bu birlikteliğe son vermemiz gerekti artık. Hem hiç anlamaz olmuştu beni. Bazen ayağımı tökezletiyor, tümseklere çarpıp düşürüyordu beni. Güvencimi de sarsmıştı doğrusu. Sıcak gelmiyordu artık bana çehresi. Hele kış günlerindeki soğukluğu yok mu? Aklıma geldikçe üşüyorum sanki. Hayır, hayır! Artık kesin bitmeliydi bu ilişki. Ayrılmalıydık. Düşündükçe çıkamıyordum işin içinden. En iyisi bu sabah ona içimi dökmek ve gerçeği söylemekti. Bu düşüncelerle başımı koydum yastığıma. Sabahın olmasını heyecanla bekliyordum. Ama ne çare ki bir türlü uyku girmiyordu gözlerime. Hep onun o soğuk çehresi geliyordu aklıma. Ama ne olursa olsun artık söyleyip kurtulacaktım bu içimi kemiren hislerden. Son bir kez daha aklımdan geçirdim birlikte geçirdiğimiz zamanı. O gerçekten iyi bir dayanak, iyi bir sırdaştı. Ama artık yollarımız ayrılıyordu. Son bir kez daha görüşüp bitirmek istiyordum bu ilişkiyi. Bu düşüncelerle daldım uykuya. Nihayet sabah oldu. Ama bendeki heyecanı tahmin bile edemezsiniz. Bir taraftan elbiselerimi giyiniyor, diğer taraftan ona yapacağım konuşmayı hafızamda tekrar ediyordum.
Her sabah olduğu gibi kapıyı açınca direkt onu görecektim. Son bir kez daha aynaya bakıp saçlarımı düzelttikten sonra kapıyı açtım. Her zamanki gibi beni bekliyordu. İçine doğmuştu sanki. Boynunu bükmüş merdivenin demir parmaklılarına dayamıştı başını. Ama ne olursa olsun kararlıydım ve dökecektim aklımdan geçenleri, tek tek diyecektim yüzüne düşündüklerimi. Günaydın dedi. Ben ciddi bir surat ifadesiyle karşılık verdim. Ayakkabılarımı giymek için parmaklılara doğru yaklaştım. Bir an heyecanlandı ben o tarafa dönünce. Ama yok yok kararlıydım, bitirecektim artık bu beraberliği. Ayakkabılarımın bağcıklarını bağlarken ben, o gözünü kırpmadan beni seyrediyordu. Merdiven boşluğunun loş ışıkları altında. Çok geçmeden sordu: Bugün neden soğuk davranıyorsun bana? Artık tam zamanıydı söylemenin. Dedim, bitti artık buraya kadardı. Ayrılmak istiyorum ben. Bana yaptıklarını unutamam ama artık kendi ayaklarımın üzerinde durabilirim. Senin o demirden buz gibi bedenine ihtiyacım yok. Ayrılmalıyız. Boynunu daha da bükerek öylece kalakaldı. Bir şeyler demek istercesine sızlandı ama müsaade etmedim. Çünkü kararım netti. Artık bir daha onunla olmak istemiyordum. Hayatım boyunca karşıma çıkmamasını tembih ettim. Oysa susuyordu bir kelime bile etmeden. Oysa hiç farkında değildi beni ne denli kırdığının. Ama dedim ya ben kesin kararlıydım, görmek dahi istemiyordum artık onu. Hoşça kal dedikten sonra merdivenlerden aşağı tek başıma inerken son bir kez daha baktım. Acaba hiç mahcup oluyor mu beni bu genç yaşımda düşürdüğü bu hâl için diye. Ama nerede, eser bile yoktu mahcupluktan o soğuk çehresinde. Öylece kaldı koltuk değneği merdivenin parmaklıklarında…