uzaklara yürüyeceğim canımdan can yükümü bir kağıda gömüp

uzakları bir asır yaşam bileceğim son kez sözlerinin yuvasını öpüp

ve kimse

sen de dahil

bilmeyecek başımı nereye bahşettiğimi

ay da duracak bana baktığın yerde

kan da

zaman da

hepsi son bulacak mezar taşımda

aşımın zehri

günümün gölgesi

ısrarcı rüzgar

hepsi bu son mektup ile

bir duvarın dibinde

damarlarımda devriye gezen ışığınla

kapanacak bir daha açılmamak

bir daha ölememek üzre

cünkü bizi biz yapan bizden uzakta bir sevda idi

uzun yolların karanlığında bir buz gibi ah

eridi

bu devenin dizlerinde bin yıllık hasretin

bir anlık umudun yıkılışından kalma

ekilmiş kuraklar var

ne deniz bilir

ne nehir, ne göl

yüreği sırtına kazınmış bir sözdür

söz sana


"gökte akmer

yerde çöl"


seni o sahilin esintisinde bırakıyor şimdi hafızam

her şeyi bitirenin doğduğu gün

başladığı zamanmış

vedaya bir soluk kalınca anladı mektubum

en zoru hatıram

öldüren en güzel yarammış


hepsinden ve hiçbirinden ötede duran

sapasağlam düşlerin

ışığın ve gülüşün

ne yazık, ağlasak beraber faydasız

yıkıntılara bulanmış


sana bensiz düşleri ikram eden

bana seni hayal ettiren aymış.


olsun.