Veronika Ölmek İstiyor kitabı ilk olarak 1998 yılında yayımlanmıştır. Hikâye, mükemmel bir hayatı varmış gibi görünen ancak kendini boşlukta ve tatminsiz hisseden Veronika adlı genç bir Sloven kadının hayatı etrafında dönmektedir. İntihar girişiminde bulunur ancak başarısız olur ve kendini bir akıl hastanesinde bulacaktır. Veronika, yirmili yaşlarının başında, gençliğine rağmen hayata karşı hayal kırıklığına uğramış, karamsar ve bir amaç duygusundan yoksun biri olarak tasvir ediliyor. Karakteri karmaşık ve çok yönlüdür. Toplumsal normları ve hayatın anlamını sorgulamaya eğilimli, zeki, hassas ve iç gözlemci olarak tanımlanıyor. Dünyanın beklentileri ve baskıları altında ezildiği hissine fazlasıyla kapılıyor. Akıl sağlığı, toplumsal beklentiler, mutluluk arayışı ve kişinin bireyselliğini kucaklamasının değeri gibi temaların keşfedilmesinde etkili oluyor. Veronika'nın kitaptaki karakter gelişimi, anlam arayışı ve uyumluluktan kurtulma arzusunun evrensel temalar olduğu insan deneyiminin bir yansıması olarak hizmet ediyor. Onun duygusal yolculuğu, okuyucuları kendi hayatları üzerine düşünmeye ve gerçek benliklerini kucaklamanın önemini kavramaya teşvik ediyor.

Veronika, akıl hastanesinde geçirdiği süre boyunca, her biri kendi mücadelelerine ve hayat hikâyelerine sahip çeşitli kişilerle tanışır. Onlarla paylaştığı deneyimler, hayata ve ölüme bakış açısında bir dönüşüme yol açar. Akıl sağlığı, uyumluluk, toplumsal baskılar ve yaşamda anlam ve amaç arayışı gibi temalar işlenen kitapta, her bir karakter farklı bir tabloyu önümüze koyuyor.

Bu karakterlerden biri olan Zedka, büyüleyici ve trajik bir geçmişe sahiptir. Veronika gibi Zedka da içindeki ‘karanlığa’ ve yaşam algısıyla mücadele etmektedir. Zedka'nın karakterinin en önemli yönlerinden biri, içinde bulunduğu zorlu koşullara rağmen gösterdiği direnç ve güçtür. İnsan acısının çeşitli biçimlerinin ve en karanlık zamanlarda bile ortaya çıkabilecek direncin bir temsili olarak hizmet ediyor. Zedka’nın hayatını öğrendikçe Zeki Demirkubuz’un Masumiyet ve devamı niteliğinde olan Kader filmi gözümüzün önünde canlanıyor. Saplantılı bir aşkın, kişiyi uçurumun kıyısına sürükleyen ve kişiyi bir kurbana dönüştüren hikâyelerin benzerliği… Roman boyunca Zedka'nın karakteri, Veronika'nın kendini keşfetme yolculuğunun gelişiminde çok önemli bir rol oynuyor. Zedka'nın Veronika ile olan etkileşimleri, Veronika'nın yaşam ve ölüm hakkındaki önyargılı fikirlerine meydan okuyor ve Veronika'yı inançlarını ve seçimlerini yeniden değerlendirmeye itiyor. Zedka'nın hikâyesi, insan duygularının ve deneyimlerinin karmaşıklığına dair dokunaklı bir hatırlatma işlevi görüyor ve empati ile anlayışın önemini vurguluyor. Romandaki varlığı, yaşam ve ölüm üzerine farklı bir bakış açısı sunarak kitabın temalarının keşfini daha da zenginleştiriyor. Genel olarak, Zedka Veronika Ölmek İstiyor’da önemli bir karakterdir, çünkü anlatıya derinlik ve duygusal ağırlık katarak kitabın akıl sağlığı, varoluşçuluk ve yaşamın değeri temalarının genel olarak keşfedilmesine katkıda bulunuyor.

Bir diğer karakter olan Avukat Mari, Veronika'nın akıl hastanesinde geçirdiği süre boyunca tanıştığı hastalardan biridir. Uzun yıllardır akıl sağlığı sorunlarıyla mücadele eden yaşlı bir kadındır. Mari'nin karakteri, akıl hastalığının uzun vadeli etkilerini ve hayatlarının önemli bir bölümünde bu koşullarla yaşayan bireylerin karşılaştığı zorlukları temsil ediyor.

Romanda Mari'nin Veronika ve diğer hastalarla olan etkileşimleri, bize hayata, akıl sağlığına ve toplumsal beklentilere ilişkin farklı bakış açıları hakkında ek bilgiler sağlıyor. Mari'nin deneyimleri ve bilgeliği, kitabın yaşamın değeri, anlam arayışı ve insan ilişkilerinin önemi gibi temalarının genel olarak keşfedilmesine katkıda bulunuyor. Mari'nin varlığı, akıl sağlığı sorunları olabilecek çok çeşitli insanların vurgulanmasına yardımcı oluyor ve karakteri anlatıya derinlik ve karmaşıklık katıyor. Kendi hikâyesinin sonunda yardıma ihtiyacı olan insanlara el uzatmak için yola koyuluyor.

Son olarak diğer bir karakter olan Eduard, diplomat bir babanın çocuğu olarak kendi hayat hikayesini ve kendi istediği yaşamı elden bırakmak istemiyor. Ağır depresyondan mustarip, çok zeki ve hassas bir birey olarak tanımlanmaktadır. Oldukça içe dönüktür ve zamanının çoğunu kendi dünyasında geçirerek kendini diğerlerinden soyutlamayı tercih eder. Olağanüstü çizim becerileriyle tanınır, sanatı kendini ifade etmek ve duygularıyla başa çıkmak için bir araç olarak kullanır. Roman boyunca Eduard, Veronika ile yakın bir dostluk geliştirir. Aralarındaki bağ, karşılıklı destek ve anlayış kaynağı haline gelir ve kendi zihinsel mücadeleleriyle başa çıkmalarına yardımcı olur. Eduard'ın karakteri, akıl sağlığı sorunlarının karmaşıklığını ve iyileşme sürecinde şefkat ve bağlılığın önemini temsil ediyor.

Paulo Coelho'nun pek çok karakterinde olduğu gibi, Eduard’da da felsefi temaları somutlaştırarak Veronika ve akıl hastanesindeki diğer hastalarla olan etkileşimleri, yaşam, ölüm, anlam ve amaç arayışının kapsamlı bir şekilde araştırılmasına katkıda bulunuyor. Aynı zamanda toplumsal rol ve beklentinin yükü altında kalkmayı başaramayan kişinin çaresizliği-ni de göz önüne koyuyor.

Son olarak Veronika Ölmek İstiyor kitabı okuyuculardan ve eleştirmenlerden karışık eleştiriler aldı. Bazı okuyucular kitabı, düşündürücü temaları ve yazarın insan zihninin karmaşıklıklarını derinlemesine inceleme yeteneği nedeniyle övüyor. Coelho'nun yazım tarzı genellikle şiirsel ve içe dönük olarak değerlendiriliyor ve bu da birçok okuyucuda karşılık buluyor. Öte yandan, bazı eleştirmenler ise kitabın akıl sağlığı sorunlarını betimlemesinin aşırı basitleştirilmiş veya romantikleştirilmiş olabileceğini savunuyor. Ayrıca, bazı okuyucular anlatının yavaş ilerlediğini veya karakterlerin tam olarak gelişmediğini düşünüyor.

 

                                                                                                                 

Aydoğan Elçi