paslı iğnelerin ucunda bekleyen karganın boğazı

  yahut 

Bilincimin akışkan 

Telaşı 

Yaklaşıyor

Duyulmuyor


Kırk sandalyenin kırkı da kırık

 Gün doğumu beklemekten yorulmuş, vazgeçiyor


Hecelerimin her biri yorgun otobüs duraklarında 

Sarf edilmeden öldüler

Başka bir katile hazırlanan bir hevesim şimdi

Ellerim yok değildir ki kendimi savunayım 

Ama kulaklarım eşeğinkinden alabildiğine kısa


Uzak Doğu Asya piyasası açılmadan vardiyası başlayan

Bir babanın oğluyum

Gofretim başımın ucunda değil

Çöpçüler toplarken hissettim en güzel umutları

En yitik şafakları 


Gözlerimin deseni iç içedir

Bir hattat çizemezdi 

Her karşılaşmadan böylesine usta kaçan

 kahverengiyi


Berbat konuşmalarım

Dudağım gerisin geriye çekilirken 

Delik deşik oldular


Terli kavuşmaların yerine 

Huzurlu bekleyişleri arzulayan

Denizciyi de ben 

Evet ben kendim yarattım


Kulelerin saat göstermekten ürktüğü düşkünlerin

Son sokağıyım


Ne bahtsızlık ki

Kaç arşın akarsa aksın topuklarımın altından 

Bileklerim noksan frekanslarda dalgalanacaktır.