Daha önce hiç duymadığım bir ses vardı kalbimin üstünde. Kırk kat yabancı olan bir ses nasıl bu kadar içten olabiliyordu, aklım almıyor. Kalbimin vücudumu ayakta tutabilmek için kan pompalamaktan başka bir görevi daha varmış, yirmi beş yaşımın bitmesine son aylar kala öğrenmiş oldum. Öyle bir şey ki bu, kan hücresinin kalbimden çıkıp, bütün anatomimi gezip yolculuğunu tekrar kalpte bitirmesini sanki tenimde dolanan ellerin gibi hissedebiliyordum. Küçükken çocuk kanallarında izlediğimiz insan anatomisini anlatan o çizgi filmlerdeki gibi birisi sırtlanmış bu sesi de yolculuğa çıkmış sanki. İlk mola yeri batın bölgem olmuş. Aşık olduğum günden beri karnımda bir şey hissetmemiştim, ta ki bugüne kadar. Hayır bunlar kelebekler değil! Bir sancı var karnımda, kalbimdekine eşdeğer neredeyse... Sanki bir bataklıktayım ve çamur beni içine çekiyor. Midem bulanıyor, ağrılarım şiddetleniyor, kramplarım bir doğum sancısı edasıyla sıklaşıyor. Neler oluyordu böyle? Daha önce bilmediğim bir hisle nasıl başa çıkabilirdim? Gözlerimi kapatıyorum, bir kadın silüeti geliyor o kapkaranlık düşüncelerimin arasına. Korkuyla açıyorum, bu sefer de sanki aynaya bakıyorum; kendimi görüyorum. Kulağımda hep sözü olmayan ses! Deniz kabuklarının sesini hepimiz en az bir defa dinlemişizdir. Kimimiz o sesle hülyalara dalarken, kimimiz okyanusun derinlerindeki ürkütücü sesi duyar. İşte şu an kulağımdaki ses bir deniz kabuğu içinden duyduğumuz ses kadar sözü yok, okyanus derinliğinden daha korkunç.

Her yeni öğrendiğim şey gibi buna da ön yargıyla yaklaşmamak için kendimi zorluyorum, çünkü korkuyorum. Bu aklımı bulandıran, karnımı bataklık hissiyatına boğan neydi anlamaya çalışıyorum. Bugüne kadar yaptıklarımdan pişman olmadım. Hatalar yaptım elbette fakat pişman olmaktan çok ders çıkarmayı yeğledim. Herkesin olduğu gibi benim hatalarım da yalnızca beni etkilemedi. Belki de en az beni etkiledi, bilemem. Fakat düşünüyorum da şu an hissettiğim bu garip duygu bir hata yüzünden değil. Genel yargılara göre belki yanlış bir olgu fakat benim en gerçek duygularım bana bunu hissettiriyor. Adına vicdan dediğimiz bu duygu beni nereye sürükleyecek, nasıl bir hal aldıracak bana, bilmiyorum. Dedim ya, korkuyorum. Genelde maddesel bir korkumda uyurum, resim yaparım, müzik dinlerim vs. kafamı dağıtacak bir şeyler yaparım fakat bu kadar manevi bir korkum daha önce hiç olmadı ki nasıl davranacağımı bileyim. Yine de önce dinlemeyi istiyorum. Susturmaya çalışmadan, anlamaya çalışmak, dinlemek...