Dünyanın tüm ağırlığı omuzlarınıza binmişken nasıl seksi olup gülümseyebilirsiniz?Trajediyi nasıl zafere dönüştürebilirsiniz? Ha, tabii bir de Soul müzikte devrim yapmanız gerekiyor. Basit: Marvin Gaye olun. Sahnedeki ortağı Tammi Terrell'in ölümünden sarsılan ve giderek uyuşturucunun pençesine düşen, tanındığı müzik tarzını -kısa ve hoş Soul şarkıları- genişletme yolunda umutsuz bir beklenti içinde olan Gaye'in kurtuluşu, mizahi becerilerinde ve sıra dışı yeteneğinde yatıyordu. Her ikisi de daha az ehil ellerde, tam bir rezilliğe dönüşebilecek bir albümden ışıl ışıl parlayarak yayılır. 

Kelimeler What's Going On'u layıkıyla anlatmaya yetmez. İronik biçimde neşeli olan albüme adını veren şarkıdan gospel ve caz (smooth) dalgalarıyla kabarıp alçalır, sonra bir patlamayla Mercy Mercy Me gelir ve nihayet sarsıcı şarkı Inner City Blues ile kapanış yapar. Bunun gelmiş geçmiş en iyi albüm olduğunu söyleyen Smokey Robinson'ı saymazsak Motown siyasal bakımdan boş olmayan ancak böylesine ağır tempolu bir albümün nasıl hit şarkılar çıkarabileceğini anlamamıştır. Albüme nüfuz etmiş hisler elbette ki Gaye'in altmışlardaki aşırı romantik halleri değildir ama bugün kulağa You're All I Need To Get By'ın aşk dolu sözlerinden ve I Heard it Through the Grapevine'ın müzikal derinliğinden başlayıp gelişmiş doğal bir evrim gibi gelir. Üç tane top on single'ı ve 30 yıla yayılan güçlü satış rakamları Gaye'in bu albümü piyasaya çıkarılmaması durumunda Motown için başka bir kayıt yapmayacağı tehdidinin ne kadar haklı olduğunu fazlasıyla göstermiştir. Bırakın kulaklarınız karar versin. Gaye'in de yazdığı üzere ''Birilerinin size albümün ne kadar harika olduğunu ya da hangi şarkıların üzerine eğilmeniz gerektiğini veya majesteleri şarkıcının ne muhteşem olduğunu söylemesine lüzum yok...''