William Butler Yeats'in bazı şiirini sizler için bir araya getirdim. Keyifli okumalar.



Her Şey Ayartabilir Beni


Her şey ayartabilir beni şu şiir uğraşından:

Gün olur bir kadının yüzü ya da daha kötüsü

Çektiği çile alıklarca yönetilen yurdumun;

Şimdi daha kolayı yok

Elimin alıştığı bu işten.Gençken

Metelik vermezdim türkülere,

Sazını çalmaz mıydı ozan? Kılıç kında beklercesine;

Razıyım, dileğim yerine gelsin de tek

Balıktan daha soğuk, daha dilsiz, daha sağır olmaya.


Çeviren: Enis BATUR


Söğüt Bahçeleri'nden Aşağıda


Söğüt Bahçeleri'nden aşağıda

karşılaşmıştım aşkımla ben,

Kar beyazı ufak ayaklarıyla

geçiyordu Söğüt Bahçeleri'nden.

Aşkı kolayından al dedi bana,

yapraklar ağaçlarda büyürcesine;

Genç ve budalaydım ben ama

hak vermemiştim düşüncesine.

Aşkım ve ben durmuştuk

bir çayırlıkta nehir boyu,

Ve o kar beyazı elini

çökük omzuma koydu.

Bana yaşamı kolayından al dedi,

büyürcesine savaklarda çim;

ama genç ve budalaydım ben,

ve artık gözyaşı doluydu içim.


Çeviren: Osman Tuğlu



Göğün Kaftanlarında Gözü


Benim olsaydı göğün sırmalı kaftanları,

O kah altın kah gümüş ışıklarla dokunmuş,

O kah mavi kah açık kah koyu kaftanları,

Güneşin ayın gecenin ipliğiyle dokunmuş

Kaftanları sererdim ayaklarının altına.

Bense züğürdün biri, varım rüyalarımdır.

Rüyalarımı serdim ayaklarının altına,

Usulca bas, bastığın zira rüyalarımdır.


Çeviren: Can Yücel



Bir Ceket


Tepeden tırnağa eski mitlerden arındırılmış

Bir şiir yazdım, nakışlarla kaplı bir ceket.

Lakin, aptallar anladı onu, yerkürenin gözüyle gördüler,

Sanki daha önce bitirmiş gibi.

Ey şiir, bırak onlar da gelsin.

Çünkü, çırılçıplak yürürken cesaretten fazlası vardır.



Sirk Hayvanlarının Kaçışı


i

bir konu bulmaya çalıştım, boşu boşuna bir konu,

beş altı hafta boyunca her gün durmadan.

belki de kırgın bir ihtiyar olduğum için artık

olanla yetinmeliydi kalbim; gel gör ki,

kış demeden, yaz demeden, yaşlanıncaya değin

gösteriyi sürdürmüştü sirkteki hayvanlarım,

sırıkla yürüyen cambazlar, o yaldızlı araba,

aslanla kadın, tanrı bilir başka neler.

ii

ne yapabilirim bu eski konuları sıralamaktan başka?

önce o üç büyülü adaya, simgesel düşler peşinde

burnundan sürüklenen denizci oisin’in

o boşuna sevinci, boşuna savaşması, boşuna dinlenmesi

kırgın bir kalbin konuları bunlar ya da bence öyle,

eski şarkılara süs ya da saray oyunlarına;

ama neden bendeki bu kaygı, onu kışkırtan ben,

ben ki, onun masalsı nişanlısının peşine düşmüşken?

derken tam tersi bir gerçek çıktı ortaya,

prenses cathleen adını verdim ona;

o da merhametle çılgın ruhunu feda etti,

neyse ki gökler araya girdi onu kurtarmak için.

sandım ki sevdiğim kadın yok edecekti ruhunu,

öyle köle etmişti kendine onu bağnazlıkla kin.

ve bu düş canlanır canlanmaz içimde, düşün

kendisiydi aklımı başımdan alan, gönlümü çelen.

ve ekmeği çalınca soytarıyla kör,

zaptolunmaz denizle savaştı cuchulain;

kalbin gizleri bunlar, gene de her şey bir yana,

o düşün kendisiydi beni büyüleyen:

yalnızca kahramanın yaptıklarıydı

yaşanan ana dikkat çeken, belleği denetleyen.

oyuncularla boyalı dekorlara hayrandım ben,

onların simgesi oldukları şeylere değil.

iii

o usta işi imgeler eksiksiz oldukları için

ruhun saflığında ortaya çıkmışlardı,

ama onların kaynağı ne? bir yığın çöp,

boş şişe, kuru kemik, paslı demir, teneke

bir de kasada oturan o yaşlı sürtük.

artık merdivenin de devrildiğine göre,

kalbin köhne o eskici dükkanında

serilip yatmak gerek merdivenin dibine.


Çeviren: Cevat Çapan




Bizans'a Yolculuk


I

Yaşlılara göre değil bu ülke. Gençlik

Kollarında biri birinin, şarkılarında

Ağaçlardaki kuşlar (şu yok olan kuşak)

Somon çağlayanı, uskumru dolu denizler, yaz boyunca

Kanatlı veya kasaplık et yahut balık,

Övgü düzer vücut bulan, doğan, ölen ne varsa;

Hepsi o şehvetli müziğe tutulmuş,

Yaşlanmayan aklın anıtları unutulmuş.

II

Yırtık pırtık bir palto sırtında bir çıtanın,

Değersiz bir şeydir bir yaşlı adam, eğer

El çırpıp şakımıyorsa ruh, ölümlü kıyafetinin

Her bir paçavrası için şakımıyorsa daha da gür,

Anıtlarını kendi saltanatının

Öğrenmekten başka şarkı söyleme okulu yoktur;

Ve ben yelkenle geçtim deryayı

Geldim kutsal Bizans şehrine bundan dolayı.

III

Siz ey Tanrı’nın kutsal ateşinde duran bilgeler

Bir duvardaki altın mozaikte dururcasına,

Çıkın kutsal ateşten, oluşturun bir çember

Ve dönüşün ruhumun şarkı hocasına.

Yakın, iliştirildiği, ölmekte olan hayvandan bihaber

Ve şehvetle hasta şu kalbimi çevirin bir ateş parçasına;

Ve beni yeniden cem edin

Sanatında ebediyetin.

IV

Çıkacak olsam bir kez tabiattan,

Tabii bir şeyden gövdeli bir şekil almayacağım asla

Yunanlı kuyumcuların çekiçle ve mineyle işlenmiş altından

Uykulu bir imparatoru uyanık tutmak amacıyla

Yaptıklarından başka; Kondurduklarından

Başkasını ya da, altın bir dala,

Geçmiş, geçen ve geleceğin ne olduğunu şakısın diye

Bizans’ın Lortlarına ve Leydilerine.


Çeviren: Osman Tuğlu