Bir Dünya;
Sayfaların sonundan başlamak isterim yazıya; Sabahattin Eyüboğlu, her çeviride farklı bir şey okuduğumuzu ve farklı bir lezzet aldığımızı önemle belirtmektedir. Nitekim de öyle!
Sadece kendi gerçekliğini sorgulamaktan ziyade insanın gerçekliğini ve gerçekçiliğini sorgulayan her sahnede öngörülemez ve ani çıkışlarıyla karşılaştığımız; acı çektiğinden ve çelişkileri olduğundan şüphe duymayacağımız Hamlet’in aslında bir kimlik karmaşası yaşadığını düşünebiliriz. Hayali evrenimizin biraz dışına çıkacak olduğumuzda babasının ölümüyle kimlik karmaşasında yeni bir boyuta geçen Hamlet’in gördüğü hayalet bastırdığı duyguların bir yansıması, yaşadığı kimlik karmaşasında ortaya çıkan davranışlarının bir aracı olabilir mi?

Ayrıca kitapta dikkat çekebilecek iki nokta söyleyecek olursak; Hamlet'in sürekli kendini suçluyor olması ve intikamını almak için birçok fırsat eline geçmesine rağmen intikam almamış olmasıdır. Sizce Hamlet'in annesi zehirlenmemiş olsaydı Hamlet intikam alabilecek cesareti bulabilir miydi?

Bir Söz;
"Sakın ha! kötü fallar umurumda değil benim. Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin. Şimdi olacak bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa, bugün olmaz. Bütün mesele hazır olmakta. Madem hiçbir insan bırakıp gideceği şeyin gerçekten sahibi olmamış, erken bırakmış ne çıkar. Ne olacasa olsun!"