X : — Dostum senin sorunun ne biliyor musun?  O koca kıçının beyninle yer değiştirmiş olması.

Y : — Ha ha ha aman ne komik! Fazla Amerikan filmi izliyor olmalısın. Karşında bir Cambridge’li var bunu unutma. Benle konuşurken bunu dikkate al.

X : — Şaka bir yana dostum’ sen filmdeki altyazı hatalarına öyle takılmışsın ki tüm filmi kaçırmışsın bu yüzden. Neden mutlu değilsin biliyor musun? Hayat akarken yaşamıyorsun. Hep bir şeylerin peşinden koşuyorsun ve ne yazık ki kaçırıyorsun.   Üstelik kaçan şey senin hayatın. Ellerinle daha çok tutmaya çalışıyorsun  ve denizin dibinden avuçladığın kum taneleri gibi elinde tutmaya çalıştıkça daha çok kaybediyorsun. Senin kızgınlığın seni  seven tarafındır.

Y : — Ben bir fotoğrafım ki beni kitap ayracı yapmış. Beni koyduğu yere bak şunun “onu öptü ve o an güneş  doğdu.” diye başlıyor.  Güneşin doğmasını buna bağlayamazsın.  Fizik kurallarına  aykırı bu. Benim aldığım  eğitimin çok kıyısında kalan bir cümle.

X : — Aldığın en iyi eğitim sana ne kadar ekleyebilir?  Eğer ki senin altın boşluksa, boşlukta sallanırsın.

Y: —Of! Kelimelerin  arasında  sıkışıp  kaldım. Bu  sayfayı  sevmedim. O kadar  çok imla hatası var ki okuyamıyorum. Vay  arkadaş! Siktiğimin yazarı nasıl yazmış  böyle? Hiçbir şey anlamadım. Böyle tepki  verdiğim için kusura bakmayın. 

Ama ben söylemeseydim  şehirler dile gelip  konuşacaktı bunu zaten. Paris  söyleyecekti. Belki  de Londra bilemeyiz.  Galiba saklanmakta pek iyi değilim. Belki  iyi olduğum başka konular vardır.

X: — Gel, beni anlamayı dene. Egolarını topla koy bir kenara. Yüzüme bak. Derinlerime  in… Noktaları ve virgülleri  kaldırdım  tamamen. Makyajımı temizledim  yani. Vücudum değil  ama ruhum çıplak  sana karşı. Şimdi oku bak beğenecek  misin? Yine  de sevebilecek misin beni?  En  kendi halimle yani. Unuttuğun bir şey var  ama yine de…  Pamuk Prenses o elmayı  çok güzel göründüğü için ısırmıştı. Güzeldi  evet ama elma Pamuk Prensesin  boğazında  kaldı. 

   Bu  sandığınız  gibi  bir  iç döküş  değil.  Duygusal  bir  yansıma  değil.  Bir  şiir  zaten  olamaz.  İnsanlar  neden her şeye bir isim bulma, bir etiket yapma  telaşındalar? Sizin de adı  olmayan  bir  duyguyu  hissettiğiniz  bir anınız olmadı mı  hiç?  Soyutun  somutlaştırılması  diyebiliriz  buna. Tam  tersi  de  mümkün  aslında. Zırhımı  giydim hazırım. Dostların  okları  canımı  acıtamaz. Benim  bir  canım  yok  ki  sözler  beni  etkilesin. Duygularım  yok  benim, ama  düşüncelerim var. Hep oldu.  Duygusu  olanların  düşünceleri  de  vardır  onları  bu  duygulara  iten. Ama  düşüncesinin  olması  mutlaka  ki  bir  duyguyu  gerektirmez. Duygusuz  da  düşünebilir  insan.

Y : — Aynı kelimelerin arasında olmaktan çok sıkıldım. Çok  sıkıldım İstanbul’da  olmaktan.  Senelerdir  içinde  durduğum  bu  sayfadan. 

X : —Siz benim kim olduğumu bilmiyorsunuz.  Ben  de  öyle. Matematik  problemlerinde senelerdir  değerini  bulmaya  çalıştığınız   X’im  ben. Bakmayın  Y’nin öyle  konuştuğuna  hemen  X’in  ardından  gelen  Y de benim   aslında. Ve  XY  de benim. Yani, tüm iç savaşlarıyla ve zıtlıklarıyla: İnsan.

Biyolojik olarak insan  dediğimiz  canlı  bu  ikisinin  birleşimi  değil  midir zaten? 

Bu durumda  ben hiç kimseyim. Peki ya siz kimsiniz?

 

                                                                                                                                    

                                                                                                                            08/04/2022

                                                                                                 Daphne Antioche