yabancı,

tanıdık köprülerin altında kaldın

yaktın gemileri

nerden gelip nereye gittiği bilinen

sen de gemilerle birlikte yandın


yabancı,

çok kez yakıştı sana radikal fikirler

çok kez kafan karıştı

yenildin kendi içinde, yenildin dışarıya

zaferlere de çok kez alıştın


yabancı,

bazen korktun zamansız ölümden

ve bazen korktun gecikmesinden

yokluğun huzur verdiği de oldu

gerçekleri zoruna giden kitapları rafa koydun


üşümeyi sevdin, hak ettiğini bildiğinden

aynı sebeple yaktın kendi canını

küfrettin birçok zaman birçok manşete

gün gelecek, dedin, dönecek bu devran


ertesi gün vazgeçtin


yabancı, 

bilmeden arzuladın sövdüğün makamları

ama çoğu zaman koltuklar devrilsin istedin

senin olmasındansa

kimse kimseyi yönetmeye doğmadı, bilirsin


milyon kez şaşırdın insanlığın sığlığına

mideni kaldırdı bitmeyen uyku hali

evren böylesine büyükken utançtan nasıl kıvranmayız

ve nasıl ağlarız halimize, bir değeri varmış gibi


çoğu akşam utandın sen olmaktan

kulağından doluşurken övgüler

-arttıkça önemleri kalmamaya başlar-

insan yine de yokluğunda inler


neredeyse inandın: acınasılık kaderdir

değilsen dağlara tırmanmaktan keyif alan

sevmiyorsan kısacık hayatında savaşlar vermeyi

uzanıp göğe bakmak istiyorsan bir tek

birkaç yıldız seyretmek


yabancı,

gün geldi delirdiğine inandın

gün geldi pek akıllı olduğuna

fakat doğduğuna sevindiğin gün gelmedi

kalpler kırdın, pişman oldun

pişman oldun silip attıklarından

ve pişman oldun birlikte yürüdüklerinden

hayran kaldıkların, adını bilmedi

bir girip hiç çıktın birçok yerden


ait olmak istedin bir şeylere

peşinden koşmaların bu yüzden

kendine yetecek tahammülün ancak kaldı

kapılarını herkese

kapatman da bundandır


yaşanır mı, dedin, başında 

böyle yaşanır diyenler varken

seni iznin olmaksızın koruyup

doğruyu ve güvenliği dikte ederlerken

kimse sana neyi istediğini sormamış

doğduğunda kirli bir akarsuya atmışlarken

kimliğinde beyan etmediğin bir din

seçmediğin bir memleket

belki sevmediğin bir ad yazarken

fakat yabancı, sanıyorum ki sen

zorla yürütüldüğün yolda cennete gitmektense

koşarsın kendi ayaklarınla cehenneme!

ömür dedikleri anlamsız oyunda

bir halt başardığında sevinemedin bazen,

çünkü yenilme şansı verilmedi

yani özgürlüğü özlemeyi en iyi sen bilirsin


vatansız hissettin kendini çok gece

çok gündüz düşündün, tüm dünya vatanındır

yok olmak, kuru bir sessizliğin eşiğinde

insanlık sert kalplerin yanına kârdır

merak ettin herkesin ömrü seninkisi gibi

bir kalem bir kâğıt arasında mıdır


sustun konuşulması gereken yerlerde

konuştun ilgisizlerle çevriliyken

bana kalırsa yabancı, seni bitiren

kalabalıkları aceleyle defetme istencidir

dostlarının hayatından yok oldun istemsizce


şimdi aydınlığı yabancı görüyorsun

fakat bir gün aydınlığı göreceksin, yabancı

kaderin aklını alacak

bir depremde dimdik duracaksın

ince ruhuna fazla gelmiştir yoksulluk sancısı


tüm varlığınla hissettiğin esareti

toprağa, bulutlara, ağaçlara dağıtıp

yokuşa süreceksin kaygılarını

bu uçurum neden var dersin?

bir gün düşünürsen gizli korkunu

ya ansızın kaçışın

ya bütünüyle gelişin, bilinsin


bilmeyi çok arzularsın bazen

bazen de bilenlerle dalga geçersin

çünkü insandan azlardır onlar

insanın böcekten tek farkı 

anlayamayacağını anlamış olmasıyken


boşuna duruyorsun, durduğun yerde

bu yolun çıkışı, gelip ayaklarına kapanmayacak

umacaksın gelip geçen herkesten

seni deliğinden çıkaracak bir başka tuzak

ve uyarırım yabancı, kapılacak kalbin

bir başka evin bir başka kimsesizine

diyeceksin ki yurt dediğin

bu avuçlarımdaki elden başkası değildir

sonra aranıza girecek

birkaç yüz kilometre


korkacaksın ilk kez o zaman

daha önce korkmadığını da o gün anlayacaksın


ağlayacaksın geceler boyu

böyle hissetmek yasaksa ne yapacaksın


-noksan doğduğunu düşünmek daha huzurluydu

eksik olmadığını bilip bir yarını kaybetmekten-

ölüm daha kolay olurdu yokluğunu hazmetmekten


sonunda, yazmaktan başka ne yapılır bilmediğinden

kötü şiirlerinin ardına saklanacaksın

omuzlarında onlarca sorumluluk varken

kaleminden başka her şeyden kaçacaksın

kimse görmeyecek gülmelerin ardını

ay yükselirken gerçek bendini anacaksın

korkarım zordur her şeye uzak hissetmek

bir tek yalnızken nefes alacaksın


en korkuncu, yabancı

ne kadar sıkışırsa sıkışsın kalbin

suçlu olmayacak senden başkası


yeryüzüne kıyamet de inse

sen acıyla şimşekleri yaracaksın

ziyan sayacaksın, onun duymadığı çığlıkları

zaten o duyuyor olsa çığlık atmazsın


korkarım sensin bu hikayede dökülen

derinliklerinden gelen alevlerle yanacaksın


bütün bunlardan emin olmama rağmen

yabancı,

ben seni hiç görmedim

dünyanın sana bunları yapacağını

anladım altını çizdiğin o cümleden