“...
Yağmur ne zaman böyle yağsa durup insanları izliyorum.
Etrafımı, sokakları, caddeleri ve binaları Pinokyo.
Herkes gibi dükkanların, binaların, saçakların altına kaçmak geçmiyor içimden.
Önümden, arkamdan, sağımdan ve solumdan insanlar akıyor durmadan.
Durmadan, durmadan akıyorlar ve çok ve çok pisler...
Çok pisler Pinokyo, çok pisler.
İnsanlar çok kirliler.
Bu yüzden mi kaçıyorlar Tanrıdan dersin, bu yüzden mi ?
Bazen yağmur yağınca aklıma annem geliyor Pinokyo. Eski bakır leğen de beni yıkayışı ve benim kaçma çabalarım geliyor.
Şimdi şu yağmurdan kaçan ve insan olduklarını iddia edenlere bakıyorum da kahkahalar atasım geliyor Pinokyo.
Acı, acı, acı, acı kahkahalar savurasım geliyor.
Şöyle düşünüyorum, Pinokyo.
Şöyle düşünüyorum; baksana sanki Tanrı kullarını yıkayıp paklamak istiyor da, sanki dünya koca bir bakır leğen de, tüm kulların huysuz çocuklar gibi kaçışıp saklanıyor.
Oysa Tanrı her an sizinle beraberdir....”