Bana içimdeki huzuru hissettiren şeylerden biri de yağmurlu bir günde, böyle akşama doğru sekiz/dokuz gibi hava yeni kararır, hani işte o saatlerde yürüyüşe çıkmak, kaldırımlardan akan su sesleri, arabaların altındaki kedilerle sohbet edip onları beslemek, saklandıkları yerlerden çıkan salyangozlara basmadan yürümeye çalışmak ve Minik’e sineği yememesi için uydurduğum hikayeyi kendime uydurmam, büyük boyutlu olan anne, diğerleri yavruları birini ezersem diğerlerinin duyacağı üzüntü vb. Eğer etraftaki marketler açıksa oralara giderim, yeni çıkan abur cuburlardan ve eğer ilgimi çekebilecek bir kapağı olan dergi varsa ondan alırım, eve dönüş yolunda da normalde içmesem de yağmurlu havalarda bayıldığım İstanbul'un o gri kokusuna uyum sağlayan sigaramı çıkarırım yavaş yavaş eve giderken içerim. Bizim evin önünde büyük ihtimalle konuşan kedimiz beni bekler, onunla son bir durum değerlendirmesi yapar, eve giderim. Ve Minik büyük bir heyecan ve miyavlama sesleriyle benim eve gelişimi kutlar, dünyam daha da güzelleşir.