örülemeyen çokça duvarı var zihnimin.
en derinlerinde ve de zehirler durur,
her gidişinde bu yürek zamana karşı durur,
ki mahzenine hapsettiği bir beni tutmak için.
gün geçtikçe sızar mı zehri yüreğime de?
bakışınla saçtığın seni taşıyan her bir zerresinde...
bu bakışlarda tutsak olur her bir öpüşme.
tanrıların laneti biner üstümüze sakın ha gülüşme…
günahların ipliklerinde cambaz oluruz.
çitlerin ardından seyreden köpekler mahvoluruz.
huzurla eremeyiz istikbalimize ey güzel yavrum!
maziyi taşırken omuzlarımızda yok olur adımlar.
yitirir miyiz bu yüzleri, bil ki ittifakımızla yok olurlar.
utanırlar gerçekliklerinden, yaşamak isterler,
kurduğumuz en güzel topraklarda filizlenirler.
yeşerir her yer sen ve ben yangına veririz,
bir dokunuşla bütün bir alemi harap ederiz.
fırtınalar dindirilmez, yıldırımlar soluğumuz olur.
her sağanakta kucaklarım seni, tek damlan soluğum olur.
kördüğümlerden düğümler doğuyor,
girdaplar yaratıp ruhlarımız cehenneme koşuyor.
bir tutuşmanın bedelini ödüyor her bir nefes.
harap olan şu binalar mı yoksa itibarım mı?
ıslanmak şu bulutların altında yıktı iktidarımı.
koca bir hükümet devrildi bu sağanakta.
hüsran dolan yürekler hepsi uzaklarda.
bir sağanaktır tutturmuş kör olmuşum,
bade içmiş yine sana tapmışım.
ne yıkımlarına şahit gelmiş de, kör kalmayı
senden uzak kalmaya yeğ görmüş bu yürek.
gel bir anlaşalım, sevişerek geçer bu acı elbet.
önce bir sevdalanalım sonra vardır vakit elbet.