1. körüm;

en çok kendi karanlığıma doğru.

ışık ne uzak

ve mevsimler nasıl davetkar.

ne uzak şimdi düşlemek;

sevdiğimi çırılçıplak üzerime düşerken.

ben bir yol biliyorum,

maviden geçer.

renklerin -cümlesine-

bayağısına uzanır.

gökyüzünden geçer, ovalardan;

öcü alınmış erkek kılıçlarından

kuşlarla uzanır denizlerine.

kasları gerilir

-kara yağ sürülmüş atların-

ağızları köpük, mahmuzları diken

seni göğüne ulaştırırlar.

ah, benim şu tanrım

yolları sevdiğimin ne senden geçer

ne rahat döşeklerden

yolları yüreğimden geçer/ kadın yüreklerinden.


2. bana şimdi hiç yaşanmamış bir gün gerek

tutup bütün heyecanından

soluk soluğa seveyim onu, yaşayayım.

-itler ve silahlar olmadan

belki itler

ama kesin silahlar olmadan

kendimce öyle acemi, öyle çağlayan

yaşayayım,

itlerle

ve silahın tornasız haliyle-

ister dopdolu sevgi

ister savaşlardan kaçan çocuk olsun

bir his olarak

                      en yaşanmış haliyle

yalnızca bir günü

uyanmak kaygısı olmadan

ve sevmek nefrete bulanmadan

yaşayayım, kendimce, kendim için.