o gece evim yanmıştı

aynada sakin bir telaş, duvarda yokluğun

şimdi üzülmenin hiçbir anlamı yok affedilmenin, öldürülmenin, beklemenin

yalnızlığı bu kadar düşünürken gidebilmenin.

tüm kapılar açık

gördüğüm rüyayı ağlarsam nefes alamam

anlatırsam uçurum olur sözcükler

yeterince inanırsam

kapının arkasında seni bulacağıma dair

bir inançla koştum yolları

ruhum çözülerek aktı boğazın sularına.


bağışladım tüm gelmeyenleri

ayrılık tanıdığım tek dosttu çünkü.


doğru muydu

hayaletlerin her kaybedişi görünür kıldığı

öylesine zor bir uyku ki şimdi seni düşünmek

uzaklıklar bana, senden geriye kaldı

bu gölge yüzün için ne kadar da gerçek.


üç gün üç gecedir yanan vücudumu gözetleyen geceye

imkansız olan sevilişimi anlatıyorum.

üç gün üç gecedir

seni ve kavak ağaçlarını düşünüyorum.


çok güzel olduğu için ölen bir kelebeğin konuştuğuna karışıyor telefondaki sesim

acılar yakınlaştırır bizi

kurtulmak istemem onlardan.

belki de yitirdim yüzünde yerine konulmaz bir şeyi

soluğum durursa başını eğ ellerime

nasıl itiraf etmeli

üç gün üç gecedir gömleğine sarılıp uyuduğumu

yakasına yapıştığın bir rüyayı

nasıl kendim yaptığımı

yine susturmalıyım kalbimin kalabalığını hep anılarla sevişiyorum

ama bir kadınım işte

yakaladığı yıldızı avuçlarında tutan

keskin uçların kanattığı bir kadın.


pencereden dışarıya bakıyorum

ansızın binlerce kanat yükseliyor

bir ses düşürmüş olmalıyım avluya.