Üstümüze bulaşan bu yalnızlık bu hüzün
Sorma nereden gelir sorma gider nereye
Kalbimizi kavuran bu ateşin bu közün
Sorma kavı nereden hârı gider nereye
**
Göklerden beklediğim o ses gelir mi bilmem
Bilmem ki duyar mıyım titreden o sedayı
Varlık ipi ne zaman bağlar nefsimi bilmem
Ne ile izah etsem bu hali bu edayı
Üzerimde gökyüzü mavi sıcak ve uzun
Altımda toprak ana durmadan okşar beni
Lezzeti yok dilimde ne ekmeğin ne tuzun
Eşya bir çılgın ressam durmadan çizer beni
Kör kuyuya seslenen Yakub'un nefesidir
Bu beynimde çınlayan dipsiz ve derin çığlık
Bu ne zaman sıkleti ne mekan kafesidir
İçimde denizler var dışımda büyük sığlık
Savrulur göğün külü gözlerimden tarafa
Bu rüzgar bu fırtına bu zelzele bitmez mi
Aşk ki varlık sebebim ondan düştüm arafa
Bu acıyış bu yanış bu velvele yetmez mi
Bir taş ağırlığıdır şimdi beynimde fikir
Üstüme yangınlarla seğirtiyor gölgeler
Orada durmamalı orası akla zehir
Elbet bulunur bana sükun dolu bölgeler
Başımı yastıklara düşman eden bu kezzap
Kalbimin buzlarını eritiyor yaktıkça
Uykulardan kaldıran bu kör çivili azap
O bir vehim büyüyor, ona havfle baktıkça
Bir yalnızlık şarkısı söyler şimdi varlığım
Geceye saldırınca yıldızlarla bir olup
Biraz gitsin ne olur birazcık şu darlığım
Ay bir kutsal tabloya dönüşür sihir olup
Kalbime bin anneyle saldıran aşk ordusu
Zırhımı çıkarmadan her yandan sarar beni
Ben bir zayıf infarktım odacıklar dolusu
Korkutuyor göklerden gelen bu karar beni
Gönlümdeki çobanın nerde Musa'sı hani
Üşüyen bir rabbim yok acıkınca put yemem
Nerde bu iç-denizi bölsün asası hani
Dolsa içine sular bu boşluğa Lût demem
Kökünden kurutulmuş bir çınar ağıdında
Şu beynimde bağıran, çığlıklar atan kuşlar
Ölüm üstüme gelip kar gibi yağdığında
Kaçacak deliğim ve sığınağım susuşlar
Ben ki bu karanlıktan o ışığa geçemem
Tenvîrin olmasa yâr bu gece bana zindan
Sen olmasan dünyayı yıldızlardan seçemem
Ben cahilim ben bilmez ben ki onulmaz nâdân
Sözüm yanar hüzünle gecem gâmla karışık
Aklımda sorularla sırattan geçiyorum
Sonsuzluk ki beynime sülük gibi yapışık
Yaşamak kısa bir an ölmeyi seçiyorum
Bekle beni ey mezar bekle musalla taşı
Bir an evvel gelmeye niyetliyim sinene
Çok taşıdım, çok fazla bu akla değmez başı
Artık sadece secde o göklerden inene
**
Üstümüze bulaşan bu yalnızlık bu hüzün
Öteden gelir elbet biter yine ötede
İçimizi kavuran bu yangının bu közün
Suyu da ferahı da felahı da ötede