yalanın ne pembesi, ne beyazı ne de siyahı affedilebilir. çünkü itimat edilen yegane şey, bir çift dudaktan dökülen temelsiz kelimelerdir. buna itimat etmek, ya ahmaklığın gerekçesidir yahut da gerçek bir güvenin inşasıyladır.


ne kadar da kolaydır sözleri topuklarla çiğneyip geçmek. bunun, karanlıktan korkup gölgelere sarılmaktan bir farkı yoktur. oysa gölgeyi ne elle tutabiilirsin ne de hatlarını netleştirebilirsin.


şu hayatta en korktuğun şey nedir, deselerdi yalan derdim, tüm kırgınlıkların, inançsızlıkların ve güvensizliklerin kaynağı, kötülüklerin atasıdır yalan.


peki yalanlarla binbir ufak parçaya ayrılınca sığınacak neresi kalır koca dünyada? koca ama daracık, yalanların ve ihanetlerin ortasında kıvrılıp kalmış bir dünya bir parçamızı alsa, iğne ufak dağılmış kırıklarımızı nereye sıkıştıracağız sonra?


"yıkılma sakın", demişti ya şair. affetsin bizi. çünkü yıkıldık, üstelik eridik, aktık ve gidiyoruz ölüme doğru.


https://music.youtube.com/watch?v=SejQ0o-y1kQ&si=YMhHtBXlTF6hG4Ni