Koca bir çölün yalnızlığında,
Bitmeyen gecelerin tuhaflığında
Bir onurlu uzun ağaç,
Hayatta kalan son yeşil ağaçtı.
Bedeninde yaralar vardı,
Ama kalp, oklar veya bir isim değil
O yalnızlığın acısıydı.
Dalları kuşlarla dolu,
Ve büyüler, tılsımlar ve kovanlar.
Göç yolunda kuşlar vardı,
Yeşil partisine konuk olurdu
Gölgesinde dinlenen yolcular vardı.
Bir gün yorulmadan gelene kadar,
Eski, güzel görünümlü bir valizle...
Ama onunla ne yeşil bitki ne ayna ne de su
Vardı, taş kollu bir hançer.
Tanrı'ya bakan hançerin sesi olan kurşun toprağın,
Çöl gecesinin şaşkınlığında, bağırış değil,
Ama bir sesin doruk noktası olan o benim.
Başı güneşe uzanan o mağrur ağaç
Gövdesini hançere teslim eden,
Kuşlara dertlenen o ağaç benim.
Elleri hançerle dans ediyordu gittikçe
Son acı verici resim, son yeşil ağacın zihninde olmaktı.
Şimdi saniyelerini sayıyorum,
Her zaman düşman olan bu hançerin,
Güçlü ve sağlam olan bu ağacın acımasız kesişini.