Tekrarlardan ibaret karanlığına sana susmuş dudaklara minik bir öpücük kondurup dönüyorsun.

Boğazın gıcıklanıyor,

hiç bağırmadan sesin kısılıyor.

İnadı bırakmalı,

kan kokusu dudaklarından sızıyor.

Yüzlerce kilometre yol yürüdü kalbin,

bana mısın demedi.

Güçle atmaktan yorulmuyor oluşuna aklın takıldı. Aklının takıldığı bir çift göz oluyor çoğu gece, projeksiyon gibi tavana yansıttığın.

Eski bir güneş olsa buna "gözlerin doğuyor gecelerime" derdi.

Dedi mi?

Sen demedin.

Zihninin bulantısından, uykuya dalamadığından şikayetlendin.

Aniden ışığı açtığında görüntünün kayboluşundan da.

İronini besledin.

Düşün biraz,

belki de kalabalıktan yalnızca bu yüzden sıyrılmak isterdin.

Göz göze kalmak başka türlü mümkün olamayacağından; hiç sabah olmasın,

kimse tenhalarında dolaşmasın diye söylendikçe söylendin.

Dileğini uykuya,

değmeyen cümleleri renkli mandallarla

güneş gören yerlere tutturdun.

Düşün biraz,

düşlerin biraz yoktan.

Var edemezsin,

üşü biraz.

Yalnız'ca ve yalnızca

içinden mırıldan..