dalgaların öfkesi çınlıyor kanatlarımda

eksik ruhları aşka boğuyorum

ne bir sahil uzanıyor

ne bir taşra ayaklarıma

hibe edilmiş kentlere göç ediyorum


hüznüm refakat ediyor yolculuğuma

ağlayan çocukluğum yanımda geçiyor

aşk ve ölüm için içiyor bu kentin yalnızları

lanetim okunuyor dudaklarda


burada kış gözükmeyecek

bahar karşılamayacak gölgemi

gökyüzü uzanacak usulca güneşin koynuna

tenim ıslanacak birkaç kadınla

yükümü toprağa verip

sana geleceğim

cellatların arasından koşup

ellerini öpeceğim