Bir avuç çakıl 

Güneşi bekliyor geceden

Bir kırlangıç suya vuruyor kendini

Yalnızca ikimizin bildiği bir şiir yazmak istiyorum 


Benim şu etime ne sinmişse

Dilimde ısırdığım 

Omzumda taş oluyor tutmuyorsun

Sonrası

Kendine şiir kazan acı bir dalgınlık

Gözlerimde baktığın kim

Gözlerinde gördüğüm ne bilmeden

Tükeniyoruz işte 

Tutmuyorsun


Dağılmış bir ciğer 

Haziran evvelinden

Dumanı derin acısı elinden

Kavrayamamak düşüyor ömre

Bir sevinci belinden


Durarak kaldığım yerde

Beş vakit uydum buna

Beklemenin durağı yoktu 

Durakların beklediği bir yer vardı ama

Gelenler vardı 

Gelecek yok

Uykularım kadar vaktim de dardı


Yanımda hep yanmak denilen

Kopmuş bir ayrılık taşıyorum

Bazı kediler domatese bayılır diyorum

Gülüyorsun

Yere yakın bir gök sofrası kuruluyor 

Bir salıncağa yaslanan yorgunluğa

Babalar da hayretle bakıyor 

Oğullar da


Yalnızca ikimizin bildiği bir şey söylemek istiyorum

Ne komşu çocukları

Ne kargalar

Ne kuşburnu kavanozları

Yalnızca ikimizin bildiği

İkimiz tutalım diye bu ağrıyı

Yalnızsız ikimizin gördüğü bir şey susmak istiyorum 


Bir dut ağacının üstünde 

bir çift kırlangıç uçardı

Bülbül çoktandır ortalıksız

Yanlışsız

İkimizin sevdiği bir şey vurmak istiyorum 


Yağmur göğe kapı açıyormuş

Son otobüse geç kalan o durak

Kaçtığından beri kollarına

Gözlerin yağmura kapılar dağıtıyormuş


Bir dut ağacı aksini bırakıyor siyaha

Çünkü biliyor

dut silkelemek iki kişilik

Ve bir dut ağacını düşürmek 

-Çocukluğundan tane tane-

Ümit dolu yakıcı bir eylem

Tut şu bezin ucundan


Dut dalıyla çürüyor

Bülbül ortalıksız

Bir sudan çıkamıyor kırlangıç

Dilinde yalnız bizim uçmadığımız bir gökyüzü saklıyorsun


Yanık bir lacivert gölgesi yüzüme düştüğünde

Yalnızca ikimizin durduğu bir yere koşmak istiyorum 


Kaybettiklerimi bırakıp beklemeye düşüyorum

Ceplerimi yoklamadan yürümek istiyorum artık

Ceplerimi yoklamadan yürümek istiyorum

Yoruldum bilenmiş çıkmaz sokakları taşımaktan

Yalnızca ikimizin bilmediği bir şey susmak istiyorum 


Bir avuç toprak 

geceyi bekliyor gündüzden

Bir kafes denize soruyor kendini

Yalnızca ikimizin yeşerttiği bir bahçe kurmak istiyorum

Yalnızca ikimizin kuruttuğu bir gül


Bir Âh’ın tutacağı kabuğu yok

Birtanem

Yalnız

İkimizin olmadığı bir yer susuyorum

Şimdi

Yalnızca


Uzat boynunu 

Öp karanlığımdan 

Gönlümü yoklamadan koşayım istiyorum

Yalnızca ikimizin durduğu bir yere 

Koşmak 

İstiyorum

Yalnızca

İkimizin durduğu 

Bir kere







Mirza Şâmil.

17Nisan’24



İki Kırlangıç

Bir avuç çakıl

Bir ulu dut


Bir kırlangıç

Bir avuç toprak

Bir kuru dut

.




Kavramak


Bir sevinci


Belinden


.