Birçok kelime ağzıma oturmuyor artık.

Örneğin yaşamak, çok uzaktaki memleketlere ait bir kelimedir.

Benim ikametgâhımda yaşamak yerine katlanmak kullanılır.

Cebimdeki yirmi lira için karın boşluğuma olası altı bıçak darbesi.

Damarlarımdan dehlizlere doğru kızıl ve çamurlu su yatakları.

Burada herkes fotoğraflardan birilerini ayıklıyor.

Burada kimse var olmaktan haz etmiyor.

Burada -yalnızca- tükenmek tükenmiyor.

Ya kan

Ya tükürük

Ya asit yağmurları.

Bu kaldırımlar kuru kalmayacak.


Tophanenin çıplak surlarından aşağıya doğru bakarken

Düşmemeye değil de atlamamaya gayret ediyorum.