Yürü!

Ayaklarının seni, nereye olduğunu bilmediğin bir yerlere götürmesine izin ver 

Erkenden yaz gelmiş gibi hissettiren ilkbahar havasını çek ciğerlerine

Yol kenarında park hâlinde bulunan araçların üzerine tünemiş tüm kedileri selamla içinden, onlara sıcacık bir gülümseme bahşet dışından

Seni şimdide hissettiren dışsal unsurlardan seçtiğin birkaçını yakalayıp tutun, köklen onlara kendince

Öğle vaktinin gelmesiyle iş yerlerinin sokaklara kustuğu insan öbeklerinin hareketliliği saracak etrafını şimdi bak, fark et

Fark et ama duyma

Eğer sen de az biraz benim gibiysen, kafanın içindeki ses öbeklerinden duyamazsın insan öbeklerinin sesini zaten

Saniyelik dur, çıkar artık bu havalara fazla gelen montunu üzerinden

Daha ince giyinmemiş olmanın pişmanlığıyla devam et yürümeye

Başını göğe çevir, yukarı bak

Gökyüzünün açık maviliklerine sabitle bakışlarını

Güneş ışınları girsin gözlerinin içine, bırak

Arada da başını indirip önüne, yoluna bak

Yürü!

Nereye gittiğini bilmeden, ayaklarının seni ileri taşımasına izin ver yalnızca

Kavursun suratını güneş, hisset

Rüzgârın etkisiyle gözlerinin önüne doğru savrulan tellerinden anla saçlarının renginin ne denli açılıp kızıllaştığını

Biraz da yanından geçip giden insanlara yönlendir odağını

Annesi olduğunu tahmin ettiğin bir kadının elinden tutarak yürüyen küçük bir çocuk geçsin yanından mesela

Salınsın, dans etsin yürürken kendince

Sevgi ve hayranlıkla, biraz da imrenerek izle onu

İmren çünkü sen de istersin belki yürürken dans etmek, dans ederek yürümek

İçinden istersin ama dışından yapmaya cesaret edemezsin belki

Aslında yapabilirsin gayet, elini kolunu tutan yok, biliyorsun

Lakin sen yapsan başka, çocuk yapınca başka bakar insanlar, biliyorum

İşte o an, bir daha asla yeniden çocuk olamayacağını idrak ediyorsun

Eğer sen de az biraz benim gibiysen, çocuk olmaya dair güzellemeler yapan biri değilsindir aslında

Lakin o an, kendi geçmişinin parçası olan çocukluğunu değil, daha başka bir çocukluk mefhumunu düşünüp ona özlem duyuyorsun, anlıyorum

Hiç yaşayamadığın türden bir çocukluk getiriyorsun aklına ve hüzün kaplıyor içini

Sonra bir bakıyorsun; sende tonlarca şey uyandıran küçük çocuk çoktan geçip gidivermiş yanından

Sen ise içine batmakta olan tüm o his ve düşünce kırıklarıyla kalakalmışsın bir başına

Dalmışsın yine iç âlemlerinin ta içine, saplanıp kalmışsın oralara

''Geç!''

''Kafandaki çok sesli koroyu sustur ve yürü yalnızca!''

Gör

Şehrin yürüdükçe değişen atmosferine dikkat kesil

Bundan yalnızca birkaç dakika önce, şu an bulunduğun yerin iki sokak aşağısında nasıldı yollar, insanlar, yapılar

Ve şimdi nasıllar, dikkat kesil

Kulak kesil yoldan geçen araçların sesine, bazı mekânların içinden dışarı taşan müziğe

Devam et yürümeye

Bir süre sonra fark edeceksin ki

Kafanın içindeki çok sesli koronun kesilmiş artık sesi

Duymuyorsun...

Derdin neydi senin hayatta

Kim bilir ne düşüncelerle çıkmıştın bu yola

Başlangıç noktan neresiydi

Hatırlamıyorsun...

Salt vardığın noktayı görebiliyorsun şimdi bak

O yüzden yürü,

Yürü yalnızca!..