İnsan alıştı mı bir kere yalnızlığa

Sonrasında çokça zorlanıyor kalabalıklara yeniden karışmaya...

Her ne kadar yalnızlıktan yer yer sıkılsa, daralsa, bunalsa da

Bazı anlarda istese de birilerinin varlığını yanı başında, ayak ucunda;

Kalabalıklara karıştığı her an hasret kalıyor kendi yalnızlığına, kendisiyle baş başa geçirdiği zamanlara...

Yalnızlığına kavuşacak olmanın sabırsızlığı ve özlemiyle kaçırıyor bazen birçok konuşmayı, belki de birçok insanı, birçok anı fütursuzca

Ama n'apsın işte, dayanamıyor, katlanamıyor yalnızlığını bir gıdım dahi genişletiveren o fazlalıklara...

Bu da böyle bir çeşit bela, kurtuluşu her nasıl olacaksa...


İnsan; uslanmaz bir yalnızlık düşkünü aslında,

Her ne kadar bazıları bunun farkına henüz varmış olmasa da...

Ayak parmak ucunu o yalnızlık dehlizinin içine soktuğun anda;

Muhtemelen tadına doyamayacaksın ve sen de bir yalnızlık düşkünü olup çıkıvereceksin zamanla...

Aman dikkat et ha, sakın kendini benim yaptığım gibi o dehlize tamamen bırakma!

Sonra orada duyumsadığın tatmini başka hiçbir yerde bulamayınca;

Kalıverirsin öylece arafta...

Ne tam burada ne tam orada...

Açtığın kapılardan kafanı uzatıverirsin ama

Bir türlü giresin gelmez içeriye, bulunduğun yerde de kalasın gelmez ha bire; şaşakalırsın ikisinin arasında boğulmuşçasına...

Sadece duruverirsin kapı eşiğinde; ne yapacağını bilememenin acısıyla, boşlukta salınırcasına...

Ne tam burada ne tam orada...

Öylece kalıverirsin sen de benim gibi arafta...

Aslında korkulacak çok bir şey yok da,

Unutma, peri tozları serpiştirilmiş değil işte bu kendi kendinelik yolculuğunun hiçbir destinasyonuna...


Yalnızlığının içerisinde de tam olarak tek başına değil insan esasında,

Marifet, bunu hissetmeye niyeti olan ruhlarda...

Yalnızlığı insanı hem besleyip onun bakımını sağlayan bir anne-baba

Hem her daim yanı başında duran ve ona yoldaş olan vefalı bir dost insana...

Bazen hiç bırakmayacakmışçasına sıkıca sarılan ve saçlarını okşayıp kulağına sevgi sözcükleri fısıldayan bir sevgili de bir bakıma...

Hatta onunla oturup bir güzel konuşan, gerektiğinde onu omuzlarından şefkatlice tutup sarsan, gözleri önündeki perdeyi kaldırarak hakikati işaret eden bir öğretmen, bir akıl hocası da adeta...

Bakın; meğer ne çok şey sığıyormuş yalnızlığa...

İhtimalinin akla gelmesiyle dahi birçok insanın tüylerini ürperten,

Birçok insanı korkudan hüzne, hüzünden korkuya sürükleyen bu mefhumu derinlemesine yaşayınca,

Onun dehlizlerine daldıkça, orada kaldıkça ve orayı kendine adeta yuva yaptıkça

Yalnızlığı kalabalık oluyormuş insanın

kalabalığı da yalnızlık işin esasında...