Düşüncelerimi duyamadığım saatlerdeyim. Neden bu kadar canım yanıyor? Neden bitmek bilmeyen bir üzüntü yaşıyorum? Neden kalbim durmak üzere? Bilmiyorum. Her gece hazırlıksız yakalandığım korkular ve her sabah hazırlıksız yakalandığım karın ağrılarım var. Şimdilerde bana huzurdan söz etmeniz bir La Fontaine masalı gibi geliyor. Ya da askerlikten dönmemiş oğlum gibi… En acısından vedalaşma gibi… Şimdi kapanmayan yaralarım var. Durmadan kanıyorum ama tükenmiyorum. Yorulmadan ağlıyorum. Hiçbir şey kalmadı elimde. Buna güzel ellerin de dahil. Ellerin ki benim tek varlığımdı. Yol, yön ne bilmeden yürüyorum. Bir gözüm Çoban Yıldızı'nı arıyor. Karanlıkta onu bile göremiyorum. Eskiden gözlerin yolumu aydınlatırdı güzelim. Sonra sen gözlerini kapamayı seçtin. Beni karanlığıma terk ettin. Oysa karanlıktan korktuğumu bilirdin. Yine de hatırımdadır sana çıkan yollar. Ezberimdedir. O kadar sessiz ki etraf. Kalbimden başka bir şey duymuyorum. Duymamak beni çıldırtıyor. Kalbimin atışı beni çıldırtıyor. Terk edişin beni çıldırtıyor. Yalnızlığı böyle mi öğrenmeliydim?