Kendimi çekmek istiyorum, her şeyi bir anda bırakıp gitmek gerektiğini hissediyorum, geçmişimle yüzleşemiyorum. Korkuyorum, benim olan anılarıma dahi sarılmak istediğimi söyleyemiyorum. Kimsesiz gibi her şeyin ortasında, yapayalnız kalmanın verdiği zorunlulukla kendimi dinlemekten başka bir çözüm yolu bulamıyorum, yalnızlığımı terk edemiyorum. Her an ona ihtiyacım olabilirmiş gibi onu ceketimin iç cebinde saklıyorum.
Oysa yalnızlığın annesi noksanlıktır, bense sürekli var olan bir şeyin eksikliğini çekiyorum. Yalnızlığım da benden sıkılmış olacak ki yanına hasreti istiyor, sürekli konuşuyor. Ki ben de yalnızlığıma dert yanmak, onunla konuşmak isterdim. İnsanlığa ayak uydurmaya çalıştığım bu aralar, kendimle konuşmak yakışık almazdı insanlık kuralları açısından.