şimdi oya gibi işliyorum yalnızlığı göğüs kafesime

bütün motiflerde terste kalıyor yüzün

kuşların soluğunda yüzyıllık bir kederle

bütün motiflere gölgesi düşüyor yokluğumun, yoksulluğumun

yine de uslanmıyor bu şarap lekesi, uslanmıyor bu gök


göğün boşluğunda sesim birikirken

hep aynı yağmurun altında eziliyorum

ufalanıyor kalbim değirmen taşları arasında

mayalanıyor yalnızlık gözlerimin deniz fenerinde

yelkenler açılsın fethetmeye gidiyoruz bir ayrılığı şimdi

işte yalnızlığımın karası

işte yalnızlığımın karalekesi

küfleniyor bundan sonraki bütün yaşlarım


künyemdir boynumda taşıdığım bu yalnızlık serabı

alınteriyle harçlanmış

herkese tövbe, herkese yabancı

çiziyorum duvarlara, uzun uzun bakıyorum

belki gelirsin diye

biraz değişiklik olur alfabede


sahi ne zamandır yalnızız

neden yalnız kaldık cümlenin sonunda

damıtılmış ömrün hüznünde senin yüzündür aya kesik atan

bir dudağın kıvrımında yanardağın kalbini taşıyorum

her şeyin sonunda sorular bile yalnız kalıyor


oydular yalnızlığı yüzümün haritasına, kirpiklerimin arasına

bakışlarım hep kimsesizliğe ayarlı

saatimin akrebi zamanın zehrini taşıyor kalbime

ilençli bir varlık olarak saat başı yalnızlıktan dem vuruyoruz

kabem artık bir yalnızlıktır

kıblesi yüzünü gösteren