Issızlığın ıssızlığında kaybolmak üzereyken erdemin bilginin ışığını keşfettim. Aydınlığa doğru yönümü çevirdim, gözlerim kamaşmaya başladı. Işığın etrafında dönen pervane ateş böceği gibi pırıltılara doğru parıldamak için kanat çırparken çalılara takıldı eteklerim. Dikenler battı ayağıma, düştüm, dizlerim kanadı, düşerken yere koyduğum avuç içlerim yara oldu.
Bu hayatı cehenneme çevirmek için özellikle kazılmış çukurların varlığını içinden çıkmak istediğimde fark ettim.
Her yanım düşmanmış; dürüstlük maskelerinin arkasındaki zorba, barbar, iblis yüzlerini bir bir ortaya serdiler. Ucube ruhlarıyla benim üzerimden zafer çığlıklarını iğrenç kükreyişleriyle atıyorlardı.
Düştüğüme sevinen dost yüzlerin varlığının acısını kalbimde hissettim.
Kalkmaya her çalıştığımda büyük bir keyifle tekme sallamaya devam etti iblis hisliler. Onlar keyiften köşeyken pamuk gibi bir kalp belirdi, iblisler yurdunda tuttu, elimden kaldırdı beni. ''Sen çok değerlisin, özelsin, sevgi ve saygı yaşamında en büyük hakkın." deyip ufka uzanan yolun başına bıraktı beni.
İblisler varsa kanatsız meleklerle yola devam.
Mısra Ergök
2022-02-01T13:44:11+03:00İyi bir yazıydı. Kaleminize sağlık. 🤍