beni üzecek bir şey yaşadığımda, beni anlayacağına inanarak arayabildiğim kimse var mı?

bugün bu soruyu sordum kendime çünkü kendim için büyük sayılabilecek bir başarısızlık yaşadım.

evet belki de etrafımda beni seven ve bu sevgisine inandığım insanlar var. ama benim içimdeki insan 

açısından baktığımızda kendimi epey yalnız hissediyorum.

açıklaması mümkün ancak, zihnimizde veyahut kalbimizde düğüm olmuş birçok konu var. kimi zaman uzunca bir süre düşünmenin, üzerine gidilerek çekilen acıların ardından bu düğümler çözülebilir. kimi zamansa bir sevgi dolu sarılma ile bütün dünyamıza iyilik yayılarak ruhumuz yumuşayabilir ve bu düğümler de kendiliğinden eriyiverir. bu tarz bir sarılmaya ne zaman maruz kaldım diye soracak olursam kendime, cevabı çok net. epey fazla sarılma, sevgi dolu an, eşsiz anılar yaşadım ama her seferinde ya bu sarılmalar ya da sevgi gösterileri gerçek değildi ya da ben bu kadar saf ve temiz güzellikleri fark edebilecek ve onları sindirip hissedebilecek algıda değildim.

bazen bu olumsuz duyguların içerisinde hayatımın bu zamana kadar devam etmiş olması bile bir mucize

diye düşünürüm. ama aslında insan, özüne layık, çocukluğuna layık bir yaşam biçimi seçtiğinde bu olumsuz

duygulara karşı da müthiş bir savunma gerçekleştirerek yaşamış oluyor aslında. bir çocuk saflığı için kaygı 

belli durumlar dışında ortalarda pek görünmez gibi geliyor bana. şimdiki yaşlarımda ise her şeye bir yetişme

telaşı, bana sunulan güzel duyguların bile tam olmasını istediğim gibi olmamasından şikayet etme, üzüntüyü hayatın bir parçası olarak, olumlu duyguların yanında bir duygu olarak değil de her şeyin, her güzelliğin tam karşısında hayatı mahveden bir şey olarak algılıyorum. halbuki üzüntü de kayıplar da yanlışlarımız da öfkemiz de diğer olumlu sayılacak duygular gibi hayatımızın içerisinde bizimle huzurlu bir 

biçimde yaşayabilirler. yetişkin biri olmaya başlayınca, çocukluğumuzdan sağlıksız bir biçimde uzaklaştığımızda, yaşadığımız o berbat çocukluk anılarımızdan uzaklaşmak zorunda kaldığımızda bu duyguları birbirinden daha da ayrı kutuplara koymaya başlıyoruz gibi hissediyorum. çocukluğumdan sağlıklı bir ayrılma yaşasaydım eğer neyi nereye koyabileceğimi daha iyi bilirdim gibi sanki. hayatın kendi gidişatının yanında bir de anne-babamın çocukluğumdaki silüetini daha net bir biçimde şefkat olarak algılamak ve bu konuyu orada kapatabilmek isterdim.