Uzaktan bir selam verdikten sonra yaklaştı binaya. Asansör yoktu, beş katı yürüyerek çıktı, kapıyı iki kez tıklattı. Yaşlı bir teyze kapıyı açtı; Ahmet’in sürekli bahsettiği, derdini dinleyen anneannesiydi galiba. “Buyur, geç evladım, Ahmet odasında.” dedi. Geçti. Ahmet balkondan selam verdikten sonra odasına geçip uzanmıştı. Ahmet uzandığı yerden doğruldu, sarıldılar, evin mutfağına geçtiler. Ahmet kibarca davranıp sandalyeyi çekti, “Buyur otur Yaman” dedi. Yaman kahverengi ahşap sandalyeye oturdu, ne yaparsa yapsın rahat hissetmiyordu. Ayak ayak üstüne attı, biraz rahatlamıştı. Yeni aldığı sigara paketinden iki dal çıkardı, Ahmet’e uzattı; Ahmet teşekkür etti. Bir dal sigarayı geri paketine koydu, diğer dalı yaktı, derin bir iç çekerek ilk dumanı üfledi. Ahmet, Yaman'da bir şeyler olduğunu anlamıştı. Yaman'ın çektiği içten düşündüğü şeyi kendi kafasında onayladı. “Yaman, senin gözlerinde bir şey var, ben anlarım, anlat.” dedi Ahmet. Yaman itiraz etti ama Ahmet yer mi hiç bunları, “Lütfen ne olduğu bana anlat.”


— Aslında bakarsan hâlihazırda bir şey yok, kendi kendime kuruntu yapıyorum. Karanlıkta durmak artık çok hoşuma gidiyor, kalabalık mekanlarda takılmak istemiyorum. Yalnızlığı gitgide sevmeye başlıyorum, arada bir kayboluyorum. Yani inanır mısın, ben, yani ben, çok eğlenceli, enerjik, pozitif enerji saçan ben; ruhsuz ve aksi bir adama döndüm. Dört duvar arasında tüm gün bunları düşünüyorum; beynimle baş başa kalıp düşünüyorum.

Önceki gece beynim bana aslında çok yorulduğunu söyledi, sen bu değilsin, dedi. "Sen aksi ve ruhsal bir adamsın, insanları mutlu ederek mutlu oluyorsun, kendi başına mutlu olmayı beceremiyorsun, bu yüden çok yoruluyorsun." Bu şekilde beynimin bana söylediği şekilde davransam insanlar beni kabul eder mi, diye düşündüm ama kabul etmeyeceklerini anladım.


Ahmet, paketten bir dal sigara aldı. "Ben de bunları düşünüyorum aslında." Yaman, tam konuşmaya başlayacakken yaşlı teyze girdi içeriye. "Evladım çay içer misiniz?" Gülümseyerek, olur teyzecim içeriz, dedi. Çay ocakta kaynıyordu; on dakika sonra çay kaynamıştı o süre boyunca ortamda sessizlik hakimdi. Yaşlı teyze şaşkınlıkla ikisine bakıyordu; neden sustuklarına anlam verememişti, bir yandan üst raftan bardak almaya çalışıyor ama ulaşamıyordu, boyu kısaydı. Haliyle Yaman yardımcı oldu ve bardakları en üst raftan indirmişti. İlk başta anlam verememişti; kadın yaşlı ve bardaklar üst raftaydı. Ahmet ile birlikte yaşadıklarını unutmuştu, çayları doldurduktan sonra yaşlı teyze: “Çayı koyduktan beri size bakıyorum hiç konuşmadınız, sizde bir şeyler var, dinlemek istiyorum.”  Yaman, hoşgörü ile karşıladı ve yaşlı teyze için kibarlık gösterip balkonda duran sandalyeyi içeri aldı. Yaman bir sigara daha yakıp Ahmet’e anlattıklarını tekrar anlattı. Yaman’ın sigarası bitmiş ve konuşmayı kesmişti. Ahmet ise fazlasıyla sessizdi. Yaşlı teyze öylece gözlerinin içine baktı, bir şey söylemeye yeltendi, biraz düşündü, sonra bir sigarada kendisi yaktı...


(Yaşlı teyze aslında bunların hepsini biliyordu çünkü kendisi de onlar gibiydi. Onlara bazı şeylerin farkına varmaları için öğütler verebilirdi ama ne derse desin içlerini rahatlatamazdı, bazı şeylerin yaşanılarak öğrenileceğini çok geç olmadan öğrenmişti; onların da yaşayarak öğrenmelerini istemişti.)