Yaman’ın sürekli kaçtığı, kendiyle baş başa kaldığı bir yer vardı. Nerdeyse bulutların arasında bir yerdi; çok yüksekteydi, kocaman bir dağın tepesinde tek bir kulübeydi, önünde bir bank vardı. Yaman ne zaman o bankta otursa kendini kuşlar gibi özgür hissederdi. Yaman yine oradaydı. (Arada kaçıp kaybolduğu yerde.) Düşüncelere daldı. (Kontrolü altındaydı.)

"Ben bu durumdayken, yanımda durabilecek tek bir kişi var o kişi Ahmet."

Çünkü Ahmet onun gibiydi ve her koşulda onun yanındaydı. Çok ince düşünürdü, dalıp giderdi ama bu kontrolü altındaydı ve aralarındaki bu dostluğun ebediyen kalacağını biliyordu; o dostuydu, hayatında ayrı bir yerdeydi.


Bankta otururken ikisinin şarkısını dinliyordu. O şarkı "Rehber - Sorgu"ydu, defalarca dinledi farkında olmadan, ayrı bir anlamı vardı. Sigara üzerine sigara yakıyordu ve paketini yeni almıştı. Sınırı yoktu, zaman ilerliyordu ve bunun farkında değildi. Tüm paketi bitirmişti, ciğerleri pis dumanla dolup taşmıştı. Kendini bulmuştu ve kendi olarak yaşamını sürdürecekti çevresinde kimse kalmasaydı bile Ahmet dışında. Bunu düşünmesi bile çok saçmaydı çünkü hep yanında olacağını biliyordu. Sadece kötü günde değil iyi günde de aradığı ilk kişiydi. Birlikte düştüklerinde, birlikte kalktıklarında, ceplerinde beş para olmadığı günlerde bile yaralarını saran, herkes gittiğinde şanssızlıklarına biraz gülüp biraz ağlayan ve çok daha güçlü kalkan...