hüzün yağıyor şimdi üstümüze

tıpırtısı yok 

yer yatağı toprak 

ağır bir vebal 

altında kaldığım

ninnilerle uyuttuğum 

süt saati gelen 

beşikteki bebeğim

yamacımdaki tutamağım annem, babam 

aynalardaki yüzüm 

tezkere bekleyen yarim

kafesteki kanaryam 

ezilmiş tabakadaki tütünüm

askıdaki paltom 

kitaplardaki şiirlerim 

mahalledeki ilk aşkım 

babamdan yediğim ilk tokadım

bebeğimin ilk gülüşü 

şehrin her sokağındaki ayak izlerim

okuldaki öğretmenim 

kursağımdaki umudum

duvardaki siyah beyaz ilkokul fotoğrafım



koynumda yas yüzükleri şimdi 

coğrafyamda yaşamdan çok 

ölümün ayak izleri.


bir seher saatinde 

bir hüzün kaça bölünür 

bir yara kaç yerinden kanar




yaman bir yara bu içime oturan

ayazda umuda tutunan

her çırpınış tükenişe 

kanat vurmak 

son bir tutam gülüş kirişteki.

belki de öleceğimi, öldüğümü 

kimse bilmedi / bilmeyecek

son bir çırpınış 

göçükteki