''Bu sabahtan beri yakaladıklarımızın en büyüğü'' diye coşkuyla seslendi yanındaki arkadaşına ''Sonunda hava kararmak üzereydi doğru dürüst bir şeyler yiyemeyeceğiz diye düşünmeye başlamıştım'' Ayağa kalktı ve arkadaşının yanındaki küreklere oturdu eve hızlıca varmak, sevdiği kadını ve minik kızını görmek için can atıyordu ''Eve gitmek istediğini bu kadar belli etme alınacağım ha'' Selim tebessümle sırıttı arkadaşıyla takılmayı elbette seviyordu ama evi onun için çok ayrıydı. Kıyıya vardıklarında arkadaşıyla balıkları paylaştılar, bereket versin büyük balığı Selim almıştı güler yüzüyle eşine ve kızına kavuşmak için neredeyse sekerek gidiyordu, kıyıda ahşap küçük kulübelerini görene kadar bu coşkusu sürmüştü. Eşinin gülümsemesi ve kızının kapıyı açar açmaz ''Babacığım'' diyerek boynuna sarılmasını şimdiden görür gibiydi, yaklaştıkça camın açık olduğunu ve evde ışıkların yanmadığını fark etti. Hava camı açmak için fazla serin ve mum yakmadan oturmak için fazla karanlıktı, Selim adımlarına hız verdi kalbi yerinden fırlayacakmış gibi çarpıyordu. Koşarak ön kapıya vardı, cebinden balık temizlemek için kullandığı bıçağı çıkardı ve kapıyı çaldı. Bir, iki, üç bekledi fakat ne bir adım sesi duydu ne de kızı dışarı çıkıp boynuna atıldı. Sırtının ve ellerinin titrediğini hissetti kapıyı itti ve kilitli olmadığını dehşetle fark etti, aceleyle içeriye girdi evin içerisine pencerenin açık olmasına rağmen ağır bir koku sinmişti. Selim önünü göremiyordu, titreyen ellerinden bıçağı bıraktı, giriş tarafında duran mumu aldı ve cebindeki kibrit ile yakmaya davrandı tam o sırada can alıcı bir çığlık ve hırıltı duyuldu mum ellerinden düştü, felç olmuş gibiydi hareket edemiyordu bile ''Selim'' boğuk ve hıçkırıkla çıkmış bu sesi tanıdı eşinin en değerli varlığının sesiydi, karanlığın içine koştu eşinin nefes sesini takip ederek yerde buldu onu. Anlamlandıramıyordu, her zamanki gibi normal bir gün olmalıydı, balıktan dönmeli karısına ve kızına sarılmalı, yemeklerini yemeli ve uyumalıydı neler oluyordu böyle? Eşini buldu vücudu bir ölü kadar soğuktu, karanlıktan çekilmiş yarısına kadar kapalı gözlerini seçemiyordu bile kafasından tuttu ve onu kaldırmaya çalıştı, kadın bu sırada bir çığlık daha koparıverdi, Selim o zaman fark etti yerdeki bu ıslaklığı dondu kaldı ''Ne oldu'' sorusuna fırsat bile kalmadan kadının kafası kollarının arasından düştü. tam o anda kızı aklına geldi, cebinden ardı ardına kibritleri yaktı işte hayatında asla unutamayacağı görüntü bir tablo gibi o zaman aklına kazındı. Yer sevdiği insanların yaşamıyla kızıla boyanmış, her şeye sahip olduğunu düşünen bu adamın her şeyini elinden almıştı. Kızı da annesi gibi iki büklüm yatmış, aldığı tek yara darbesiyle yavaşça babasından koparılmıştı. Selim bu gördüklerinin gerçekliğine inanmıyor inanamıyordu, birazdan bu kabustan uyanacak ve kızıyla eşine tekrar doyasıya sarılacaktı, çizdiği yanaklarından kan aktığını o zaman fark etti, gerisi koca bir karanlık. Sabah diğer köylüler ve yetkili dedektif onu uyandırana kadar bunun gerçek olduğuna inanamadı. Eşi ve kızının bedeni kaldırılmıştı, onu bir sandalyeye oturttular, bilinçsiz bir şekilde oturuyordu, dedektifin sorularını duymuyordu bile. Herkes gittiğinde akşam çökmek üzereyken kapısının çalmasıyla kendine geldi, tereddütle kapıya ilerledi ''Kim o'' sorusuna hiçbir yanıt alamadı, hafifçe geri çekilerek kapıyı açtı fakat kimse yoktu. Evin çevresine bakmaya başladı, fakat kimse yoktu zaten karanlığın alacalığı görme imkanını engelliyordu, kapıya doğru ilerledi aklının bir oyunuydu bu belli ki kapıyı açtığında neredeyse bayılacaktı, eşi dün gördüğü yarı kapalı gözleriyle ona bakıyor, boynu insan dışı şekilde ona dönük şekilde çarpık bir gülümsemeyle ona sırıtıyordu ''Hoş geldin aşkım, biz de seni bekliyorduk''