“İnsanlar hareketlerine engel olabilirdi; fakat düşüncelerini nasıl durdurabilirdi?”

Oğuz Atay, Tutunamayanlar



Günlerdir gözüme uyku girmiyor, doktor. Kafamda sesler uğulduyor, düşünceler birbirine giriyor. Boğuluyorum tüm bunların içinde, kendimi kaybediyorum hepten.

Ne mi düşünüyorum? Ben de bilmiyorum, yetişemiyorum onlara. Olur mu, onlar senin düşüncelerin, senden bağımsız değiller deme. Oluyor işte. Bir şarkı takılıyor bazen aklıma, bazen de bir iki mısra. Sonra insanlar, gönül yorgunlukları, can kırıkları, hatalar, telafiler. Sonrasını ben de bilmiyorum, doktor. Diyorum ya yetişemiyorum ki kendime.

Neden mi düşünmek istemiyorum? Sürekli bir sinek vızıltısı duyuyorsun. Uyutmuyor. Sürekli rahatsız ediyor seni. Hep orada. Yakalamaya çalışsan yakalayamıyorsun, huzursuzluğunla kalıyorsun öyle. Sen de rahatsız olmaz mıydın?

Hayır, ben kendimden kaçmıyorum doktor. Niye böyle düşündüğünüzü de anlayamadım hiç. Hem kaçabilsem ne işim var burada? Yüzleşmekten mi korkuyorum? Yapmayın canım siz de! Ne diye korkacakmışım? Siz de ne çok soru sordunuz! Bunların cevaplarını bilsem ne diye geleyim zaten buraya?

Nasıl hissettiğimi mi bilmek istiyorsunuz? Tamam, anlatayım. Aynı anda tüm oklar bana yönelmiş gibi hissediyorum. Tamamen savunmasızım. Dört bir yandan saldırıya geçiyorlar ama öldürmüyorlar. Süründürüyorlar. Acı çekiyorum. Kendime tahammülüm kalmadı; aynadaki yansımama bile bakamıyorum, o bile midemi bulandırıyor. Savunmasızlığım, acınasılığım dirilmiş de bana bakıyor sanki. Öfkeli bakışlarıyla süzüyor beni. İğreniyor benden, hissedebiliyorum. Keşke, diyorum, keşke ölsem de bitse. Ama bitmiyor. Her gece başımı yastığa koyduğumda yineleniyor acılar. Niye mi ölmek istiyorum? Ancak ölürsem sustururum onları. Söylesene doktor, başka yolu var mı? Ölmeden de susar mı onlar? Bazen tamam diyorum, bu gece dalabileceğim uykuya, hiçbir şey hiç kimse -ben bile- zihnimi meşgul edemeyecek. Bir geceliğine de olsa yorgunluğumu üstümden atacağım. Bir geceliğine de olsa başımı yastığa huzurla koyacağım. O an, anlatamam size doktor. Sevinçten öleceğim sanki. Uçurumdan düşecekmişim de şans eseri düşmekten kurtulmuşum. Özgürmüşüm artık, yaşayacakmışım. Fakat öyle değil doktor, öyle değil. Düşünceler hep orada, zihnim daima bulanık. Yastığa kafamı koyduğumda saklandıkları yerden çıkıp hücum ediyorlar. Özgür hissetmiyorum kendimi, öyle olmadığımı da biliyorum. İpin ucunda bir kuklayım ben, onlar beni yönetiyor. Ben yeniden nefes almak istiyorum, doktor. Özgür olmak istiyorum. Kendim olmak istiyorum.

Bazı geceler varlığını unuttuğum biri giriyor zihnime. Zamanında çok yıpratmış ama şimdi geçmiş. İzi kalmış belki. Arkasından çok gözyaşı döktüğüm ama şimdi adını bile hatırlamadığım bir yığın insan. Ya da yıllar önce kırdığım bir kalp. Öyle değil de şöyle olsaydı diye diye kendimi yiyip bitirdiğim hani. Sonra bir bakıyorum sabah olmuş yine. Düşünmekten, düşlemekten gözüme gram uyku girmemiş.

İnsanları öylece arkamda bırakamıyorum. İnsanları geçtim, kendimi de öylece arkamda bırakamıyorum ki. Geçmişteki her anıyı, her acıyı sırtıma yük ediniyorum. Taşıyamayacağımı bile bile heybeme sürekli yenisini koyuyorum. Evet, haklısın, geçmişi sırtıma yüklemem değil arkamda bırakıp devam etmem gerek yoluma ama olmuyor işte. Senin söylediğin kadar kolay olmuyor o işler doktor. Tüm o yüklerin beni sürekli düşünmeye mecbur bıraktığını biliyorum. Düşünmekten uyuyamadığımı da biliyorum. Ama en çok düşündüğümü bilmek, düşüncelerin ha bire yenisini doğurduğunu bilmek uyutmuyor beni. Düşündüğümü düşünüyorum, düşünmeyi düşünüyorum. Çıkmaza giriyorum, kayboluyorum.

Ne demek, bunu bitirmek benim elimde? Doktor, sabahtan beri ben size ne anlatıyorum? Dinlemiyorsunuz siz beni galiba ya da ben derdimi anlatamıyorum. Kendimi mi dinlemem gerekiyor? Kendimi Allah’ın her günü zaten dinliyorum, doktor! Ben kendimi dinlemek istemiyorum, biri beni dinlesin istiyorum. Biri derdimi anlasın, bana el uzatsın istiyorum. Biri beni bu kör kuyulardan çıkarsın istiyorum. Çok mu şey istiyorum?

Sen de dinlemeyeceksin değil mi beni? Sen de bırakıp gideceksin. Sen bile iğrenerek bakıyorsun bana, hayretler içinde acıyarak, üzülerek bakıyorsun. Benim yansımandan öte olduğumu unutuyorsun ama. Benim sen olduğumu unutuyorsun, doktor.